TÜRKİYE’DE DERSHANECİLİK

Sadık HÜR

 

     Eğitimde aslolan unsur okuldur. Eğitim kalitesini artırarak sınav sistemini kavrama ve bilgiye dayalı olarak düzenleme şartı vardır. Kovboy yetiştirir gibi bir anlayışın yanlış olduğunu hıza bağlı sınav sisteminin doğru olmadığını düşünüyotum. 30 saniyede değil de bir dakikada çözse ne olur? Aslında soruyu bilmek önemlidir ve cevaplamak yeterlidir.

      Dershanelerde eğitim verilmiyor sadece konu tekrarları ve sınava bağlı sınav teknikleri gösteriliyor. Okullarda başarılı olan öğrenciler dershanelerde de aynı şekilde başarılı gösteriliyorlar.

     Eğitimin kalitesini arttırarak sınav sistemini kavramak, anlamak ve bilgiye dayalı bir hale getirmek gerekiyor. Eğer MEB bunu sağlarsa kendiliğinden dershanecilik ortadan kalkacaktır. Hiçbir gelişmiş ülkede bizdeki gibi dershanelerin olmadığı ve velilerin ekonomik olarak yıpranmadığı görülmektedir.

      Sanki dershanecilerin ellerinde sihirli değnek var gibi bastır parayı, al üniversiteyi propagandasının ortadan kalkması gerekmektedir. Veliler bu konuda sanki dershane olmadan olmaz düşüncesini kafalarından silmeliler. Velinin kafasından bu düşünceyi sildirecek orta öğretim kurumları, öğrencilerini yüksek öğrenime okullarda hazırlamalı.

       Eğer bir öğrenci ortaöğrenimi başarılı bir şekilde bitirebiliyorsa neden istediği yüksek öğrenime yerleşemesin? Öyle bir ortaöğretim programı hazırlanmalı ki dershaneye ihtiyaç duymadan öğrenciler yüksek öğrenime yerleşebilmeli ve dershane ihtiyacı kendiliğinden ortadan kalkmalıdır.

        Yıllardır 'dershane olmadan olmaz' propagandasıyla vatandaşlarımızın ekonomik olarak canını yakan ve sonunda hayal kırıklığına uğratan Türkiye’nin sırtındaki bu kamburu ortadan kaldırmak zamanı gelmiştir.

       Can simidi gibi velilere gösterilen dershanecilik sistemini AK Parti hükümeti dönüşümü sağlarsa ilklerin kahramanlığı listesine bir kahramanlık daha ekleyecektir. Bu alanda istihdam edilen eğitim kadrolarına mutlaka planlamalar yapılarak hizmet sunma imkânları tanınacaktır. Bu işin çözümünde sudan bahanelerle tehditler savuranların, çözüme alternatif arama yerine farklı bakışlarla yaklaşanlar haklılıklarını ortaya koyacak delillerinin olmadığı her geçen gün ortaya çıkmaktadır.

      Türkiye’de dershanecilikle ilgili birçok kuruluş var. Vakıf kimliği üzerinden yapanlar, ticari amaçlı yapanlar ve bunların gölgesinde evinde bürosunda özel dersler vererek velinin parasını eğitim üzerinden elinden alanlar çok haklı bir iş yaptıklarını sanmasınlar. Okulda öğrencisine günde 7-8 saat ders anlatarak öğretemeyen öğretmen evinde bir saatte 80 TL’ye verdiği dersle nasıl öğretebiliyor? Bunun haklılığını hiç kimse bu millete anlatamaz.

        Türkiye’de tüm eğitime giden ekonomik masrafın %20’si dershanelere gitmektedir. Gönüllü okuma salonları, gönüllü okuma evleri, gönüllü sohbet evleri tamamen dershaneciliğin dışında gönül esasına dayalı olarak devam etmektedir. Buna kimsenin diyeceği bir şey olamaz. Hükümet buraları çok iyi bildiği halde hoş görüyor ve hoş karşılıyor. Genelde dershanecilerden alınan görüşler dershaneciliğin kaldırılarak yerine özel eğitim kurumları yerleştirilmesi doğrultusundadır.

     Eğitim sistemi değiştikçe kalite sistemi arttıkça sınav sistemi eğitime bağlı düzenlendikçe dershaneciliğe olan ihtiyaç azalacaktır. Dolayısıyla ortada bir boşluk doğacağından hükümet dershanelerle ilgili tedbir almak zorundadır. Kaldı ki hükümet dershanelerin eğitim kurumlarına dönüşmesinde kolaylıklar sağlayarak dönüştürmeyi planlamaktadır. Hiç kimsenin bu konuda hükümete tavır alarak enerji sarf etmesine gerek yoktur. AK Parti hükümeti bugüne kadar bütün eğitim kurumlarını en iyi şekilde desteklemiş ve desteklemeye devam etmektedir. Bu kurumlar ister milli, ister kamu, ister özel, ister dini kurumlar olsun hiç ayırt etmeden iyi niyete dayalı desteklerini sürdürmüştür.  Bu düzenlemenin altında kimse başka şeyler aramasın. Hükümet bütün konularda olduğu gibi bu konuda da diyaloga açıktır.