UFF!.. BEYNİM ZONKLUYOR!

D. Ali TAŞÇI

 

            İçine yolculuğun başlar, hasrete düşersin. Yolculuk bitmez, sen bitersin. Kim ne derse desin, sevgilisin; çünkü onun yolundasın.

            Ruhun vatanı dünya değildir, çünkü o dünyaya sığmaz, dünya onu kuşatamaz, üstelik dünya fanidir/geçicidir. Oysa ruh ebediyet adayıdır; bu nedenle onun dünyada mutlu olabilmesi adeta imkânsızdır. Onun dudağına dünyada ancak mutluluk balı sürülür.

            Vatan, ruhunu kalıba dökebildiğin yerin adıdır. Ruhun kalıba döküldüğü yer burası olamaz. İnsan sürekli hasret/özlem içindedir; çünkü ruhunun aradığı sevgilisinden ayrıdır. Dünya, ayrılık meydanıdır ve Leyla çöllere açılmıştır.

            Dünya, can sıkıntısından başka bir şey değildir. Canı sıkılan sakinleştirici alır. Dünya, hem canını sıkar, hem de sakinleştiricidir diye içindeki pislikleri yani senin ruhuna yabancı olan şeyleri sana boşaltır.

            Bir insan “aşıkım” diyorsa, onun vatan özlemi var demektir. Bu özlem onu yollara düşürür. Bu yolun adı kulluktur, kulluğu olmayanın aşkı mı olur? Kulluğu olmayan sevgiliyi tanımıyor ki, ona âşık olsun. Kimin adına ne yapmışsan, aslında onu güçlendirmişsin; kendi adına bir şey yap ve kendini güçlendir. İnsanın kendi adına yapacak olduğu en önemli şey Rabbine kulluktur. Aslında bunu sadece kendi adına da yapmaz; o, iyi kul olunca bundan herkes istifade eder. İyi kul olamayanlar problemli insanlardır ve her problem, insanlık için bir engeldir.

            Âşık, aşkta boğulmaktan korkmaz. Çölde susuzluktan ölmek üzere olan biri, “Ah şimdi bir gölde boğulsam!” demez mi?

            İç yolculuğuna başlayan insan diridir. Önündeki yollar onu korkutmaz; çünkü sevgiliye ulaşma duygusu vardır. Çöllere düşse, aslanlarla karşılaşsa; çölleri yeşil vaha olarak görür, aslanları gümüş kanatlı kuş diye algılar; çünkü her varlık, kendisini sevgiliye götüren bir araçtır ve bu anlamda güzeldir.

            Âşık, yollara düşünce gördüğü her şey onu hayrete düşürür. Bir yaprakta âlemleri seyreder, bir sinekte yaradılış sırrının basamaklarını tırmanır. Her bela, günahından boşalmadır ve onu hafifletir.

            Susuz kalanın sevgilisi sudur; her yerden sanki sular akar, dağ, taş, ova su kaynatır; çünkü aradığı sudur. Kim, neyi arıyorsa odur. Himmeti dünya olanın değeri çöplüktür.

            Simurg yollara düştü, kızgın çölleri geçti, ölüm vadilerini aştı ve saraya ulaştı. Sarayda ona ayna sunuldu, aynada Simurg (otuz kuş)! İçinin aynasını hiç görmemişsen kendini nasıl tanıyacaksın? En acı olan şey, insanın kendine yabancılaşmasıdır. Dünyada sevgilisini arayışa çıkmayan herkes yabandır. Buzdan suya, sudan buhara ulaşamayan kalp vatansızdır. Özgürlük ruhun rüyasıdır mirim, nefsin değil.

            “ Hatun, şu kumandayı ver de dizi başlıyor, kaçırmayalım.”

            “ Yarın fabrikada yönetim kurulu toplantısı var, erken uyumalıyım.”

            “ Bey, doğum günümde alacak olduğun kolyemi hala almamışsın.”

            “ Anne yarın okulca geziye gideceğiz, valizimi hazırla.”

            Uff! Beynim zonkluyor!..

                     D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci