Yâda şöyle diyelim. Ulusalcılık, zararlı bir akım mıdır?
Peki, nedir ulusalcılık?
Ulusalcı, Türkiye Cumhuriyeti’ne, Atatürk ilkelerine, Laikliğe, devrimlere bağlı, bölücülük, gericilik ve emperyalizm karşıtı olan kişidir.
Ulusalcılık, Atatürk’ün ön gördüğü tam bağımsızlık, milli sanayide dışa bağlılıktan kurtulma, akılcılık, laiklik gibi devletin temel kuruluş ilkelerine bağlılık demektir.
Ulusalcılık, kafatasçılık değildir. Irka dayalı milliyetçilikten çok, ülkede yaşayan vatandaşların, etnik ayrım gözetmeden tamamını kapsayan bir akımdır.
Atatürk’ün ”Çağdaş” ilkesiyle Türkiye’nin önüne koyduğu hedeflere ulaşmada ölümsüz liderin kararlılığı ve inancıyla bağdaşmayan yöntemlere karşı çıkan, emperyalizmin Türkiye üzerinde oynadığı oyunları anlamak ve karşı çıkmaktır.
Şehit kanlarıyla yoğrulmuş bu vatan topraklarında kendi ayak seslerimizden ve gücümüzden korkar hale gelmemektir. Yabancılara boyun eğmemektir. Dik durmaktır.
Vatanına, bayrağına ve mileline bağlı olmak ve bu bağlılıktan, şartlar ne olursa olsun asla ödün vermemektir, ulusalcılık.
Bunları savunmak ulusalcılıksa,evet ben ulusalcıyım..
Açılımla hainleri şımartanlar, Oslo’da PKK elebaşlarıyla pazarlığa oturanlar, Terörist başı için” Ev hapsı olabilir” diyenler, kahraman ordumuzu etkisizleştirip Kandil’e çıkartmayanlar, şehit kanlarıyla siyaset yapanlar, her konuşup hiçbir şey yapmayanlar, TSK’nin gücünü dosta düşmana gösteremeyenlere, Kandil’e Türk bayrağı dikemeyenler şunu bilsinler.
Dost görünen düşman ülkelerin Türkiye’nin altını oymaya çalıştıklarını, etnik kavga yaratarak ülkeyi bölmeye çalıştıklarını artık görmemelidirler. Çünkü ülke bölünmeye gidiyor. Buna altyapı hazırlanıyor.
Terör çetesi ve onun Meclis çatısı altındaki siyasi uzantıları, iyi laftan, güzel sözden, demokrasi ve hukuk devletinden anlamazlar.
Bu devlet, bu hükümet, onlara anladıkları dilden cevap vermezlerse, daha çok daha kan akar, ocaklar söner, analar ağlar.
Sözün bittiği yerdeyiz. Bu hainler, içteki ve dıştaki destekçiler, ne ederlerse etsinler, Türkiye’nin bütünlüğünü asla bozamayacaklar.
Terörle mücadeleyi ”Devletin şiddet kullanması” olarak niteleyenler ve özgürlüklerden ve “ileri demokrasiden” dem vuranlar ne yazık ki acıların sürmesine, terör örgütlerin ve Meclis’teki uzantılarının sevinmesine kol kanat germiş oluyorlar.
Avrupa Birliği fonlarından maaş alıp, onların sözcülüğünü yapanlar mutlu olsunlar.