Ey dünya Müslüman halkları!
Gazze yanıyor! İsrail, Gazzeyi ateşe verdi, acısını duymuyor musunuz? His yok, hareket yok lâl mı kesildiniz?
Çoluk-çocuk, kadın-erkek, yaşlı-genç katliama uğruyor. İsrail, Filistin halkına soykırım uyguluyor. Vurulup yerde yaralı yatan çocuğun bakışını hangi dil anlatabilir? Yaralı yerde yatan gencin, sağ elinin şehadet parmağını kaldırıp, Kelime-i Şahadet getirerek son nefesini vermesi, senin içinde bir şeyleri göçürmüyor mu? Sen bu çığlığı duymuyor musun? Öldün mü ey Müslüman?
Ey Müslüman halklar!
Afganistan işgal edildi, korktunuz, sesiniz çıkmadı. Irak işgal edildi, işbirlikçileri hâlâ adam yerine koyuyorsunuz; çünkü korkuyorsunuz.
Ama korkunuz işe yaramadı; milyonlarca Müslüman katledildi, milyonlarca çocuk yetim bırakıldı, kadınların ırzına geçildi. Daha kaybedecek neyiniz kaldı?
Şimdi Gazzede katliam var!
Dünya müstekbirleri İsraili kınayacak ve ardından viskilerini yudumlayacak.(Hoş Amerika kınamadı ya!) Senin, kadehteki viski kadar değerin yok! İsrail de, hem tarihî misyonunu pekiştirecek, hem de iç politik dengelerini rayına oturtacak.
İsrailde birilerinin iktidar olması için senin kanının su gibi akması gerekiyormuş. Daha büyükler de öyle yapmadılar mı? Senin harim-i ismetine çöreklenmediler mi?
Bu nasıl insanlık? Bu nasıl demokrasi? Bu nasıl rejim? Hâlâ inanıyorsun değil mi, onların rejimleri gelip seni kurtaracak, refaha kavuşturacak diye?
Suçlu onlar, ceza çeken biz. Saldıran onlar, utanan biz. Nedir bu hal Allah aşkına?
Kanımız bu kadar mı ucuz? Onurumuz bu denli mi düşük? Biz bu kadar korkak, rezil, sefil, beceriksiz, pinti, şerefsiz miyiz?
Bir buçuk milyon Müslüman bir yere tükürse, inanın, İsrail, tükürük denizinde boğulur. Ey Müslümanlar! Tükürüklerinize de mi sahip çıkamıyorsunuz?
Evinizde, sokakta, işyerinizde bağırmaktan da mı acizsiniz? Bağırın yahu! Ve deyin ki:
İnanmıyoruz artık size! Her şeyinizden nefret ediyoruz: Rejimlerinizden, teknolojinizden ve hatta ekmeğinizden bile. Çünkü o ekmeklerin içinde mazlumların kanı var, o teknolojileriniz kanımıza bulanmış! Rejimleriniz kan, kan, kan! Deyin artık, bir şeyler söyleyin.
Bir kendimize gelelim. Bizi kendimize getiren o kutlu Elçinin mucizevi sözlerine kulak verelim. Buyuruyor Sevgililer Sevgilisi:
Ne olacak sizin haliniz? Gün gelecek ve siz bir kabın içindeki yemek gibi olacaksınız. Diğer milletler sizi yemek için üstünüze üşüşecekler. Tıpkı bir kabın içindeki yemeği bitirmek için sofraya üşüştükleri gibi.
Ey Allahın Rasulü, o gün sayımız az olduğu için mi bunlar başımıza gelecek?
Peygamberimiz(AS), Hayır dediler, O gün sayınız çok olacak, ama sizi vehn kaplayacak.
Vehn nedir ey Allahın Elçisi? Allah Rasulü cevap verdi:
Ölüm korkusu ve dünyaya aşırı tutkunuz. ( Ahmed, Ebu Davud, Müsned, İbn-i Mace.)
Bugün o gün müdür ey Müslümanlar?
Malikânelerinizi, villalarınızı, yalılarınızı kaybetmekten mi korkuyorsunuz?
Dört dörtlük ciplerinizin egzostunun patlayacağından mı korkuyorsunuz?
İşgale uğramış topraklarınızda makamınızdan, şöhretinizden mahrum kalacağınızdan mı korkuyorsunuz?
Siz hangi makam, mevki, onur, şöhret ve asaletten söz ediyorsunuz?
Ey Müslümanlar!
Tarihte hiç bu kadar zengin olmamıştınız ve bu kadar da hiç kalabalık bir topluluk oluşturmamıştınız. Ne var ki sadece topluluksunuz, toplum olamadınız. Sizi toplum yapan ruhu kaybettiniz. İşte vehn bunun içinde.
Ey dünya Müslümanları! Sizi Amerika, İsrail öldürmüyor; sizi sahip olduğunuz ve sahip olmaktan onur duyduğunuz dünyalıklarınız öldürüyor. Biliyor musunuz, onları büyütüp saldırganlaştıran, sizin zaaflarınız, vehniniz.
Geçmişinizi hatırlamaya çalışınız. Dünyayı siz yönetmedikçe, dünyanın hep kan kusacağını biliniz.
İnsanları Firavunlar köleleştirmez; köle ruhlu insanlar, firavunları yüceltir. Köle ruhlu olmaktan kurtulunuz.
Bunun için de yeniden ve hep birlikte: La ilahe illallah Muhammedün Rasulullah diyelim. İnanın, özlediğimiz her şey bunun içinde saklı.
Not: Mehmet Âkifi, ölüm yıldönümünde ( 27 Aralık 1936 ) daha iyi anlıyor ve rahmetle anıyoruz.