Konuştuklarımızla yaşadıklarımız aynı şeyler değil.
Gündemimiz çok kaypak.
Vatan haini dediğiniz birisi rüzgârın da etkisiyle en üst versiyon vatansever olabiliyor.
Hiç ummadığınız hacı amcanın, namus düşmanı bir sapık olarak karşınıza çıkabildiği gibi.
Lise yıllarımızda bir arkadaşımız okulu terk edip İstanbula gitmişti.
Sonradan öğrendik ki aşırı sol bir fraksiyona katılmış.
Rizeye geldiğinde, eski sınıf arkadaşımız sıfatıyla oturup bir memleket hasbıhali yapmıştık.
O arkadaşımın kelimeleri ve tavırları hala gözümün önündedir.
Dudağını büküp elinin tersiyle, Biz 1 Mayısta İstanbulda yer yerinden oynayacak eylemler yaptık. Sesimizi dünyaya duyurduk. Vatan için, millet için siz ne yaptınız mesela Pazarda! demişti.
Dehşete düşmüştüm.
Babasının; dinini öğrensin, vatan ve millet için hayırlı bir evlat olsun diye İmam Hatip Lisesine gönderdiği bu arkadaşımız nasıl böyle bir fraksiyonun üyesi olmuş, böyle ahmakça fikirlere nasıl sarılabilmişti?
Onda o gün şunu görmüştüm; içine saplandığı ideoloji için yapmayacağı hiçbir şey yoktu.
Ermeni Gazeteci Hrant Dinkin katili Trabzonlu diye ajanslara haber düştüğünde bir film şeridi gibi bu düşünceler geçti beynimden.
Sevgili arkadaşım daha sonra hatasını anlayıp memleketine dönmüştü. Kısa sürede evlenip normal bir insan gibi hayata atıldı. Bugün mutlu bir aile babası. Elbette ki almış olduğu İmam Hatip eğitimi ve ailesinin, arkadaşlarının en önemlisi de kökünün sağlam kaynaklara dayanmış olması, onun bu cendereden çıkmasındaki önemli detaylardı.
Şimdi, Ermeni gazeteci Dinkin öldürülmesiyle tüm dünya ganimet bulmuş harami gibi.
11 Eylülden sonra nüfus kâğıdını doğudan alan, dini İslam olan herkes, bugün bize saldıranlar tarafından toplu tecrite uğramadı mı?
Baştan aşağı tüm Müslümanları aşağılayıp terörist ilan etmediler mi?
Almanyada Türk ailesi diri diri yakıldığında hiç duydunuz mu bunları?
Tüm Türkiye Dink cinayetine, Biz de Ermeniyiz diyecek kadar insancıl bir tutumla lanet okudu.
Hiçbir cenahtan aykırı ses duymadı Türkiye.
Tek yürekten kınandı bu vahşi cinayet.
Ama bu taraftan bakmak istemiyorlar.
Kardeşim o zaman asıl katiller sizler değil misiniz?
Dink, bir taş atıp çok güvercin öldürülebilecek konuma gelmişti.
Ermeni diasporasının çok istemesine rağmen katliam yapıldı dememişti Dink.
Son zamanlarda da artık tanınan, bilinen biri haline getirilmişti.
Dink, öldürüldü. Yetimhanede birlikte büyüdüğü bir insanı sevip onunla doğduğu topraklarda bir aile kurmuştu.
Bu onun sosyal yanıydı. Geride, üzerine serilmiş kağıt parçalarının altından görünen altı delik ayakkabılarıyla yatarken, yerdeki kim diye çığlık atan, yüreği kırık, psikolojisi bozuk kızını, eşini bırakarak.
Hiçbir insanın yaşamaması gerekecek kadar acı bir şekilde öldürüldü.
Katil ise kısa süre önce Papaz cinayetiyle, linç girişimleriyle dünyanın gündemine giren Trabzon kentimizden.
Bu ayrıntılar bile olayın uluslararası boyutunu apaçık ortaya koyuyor.
Ve tabii gelecekte bizi bekleyen tehlikelerin de habercisi gibi her şey.
Benim sözüm maşalara değil.
Bugün her durakta vatan için patlayacak bombaları bulmanız çok kolay!
Ailesiyle bağlarını koparmış, sapık ideolojileri kutsal fikir sayan, vatanı korumanın sadece can alıp can vermek olduğunu sanan sayısız bomba ile birlikte yaşıyoruz bu ülkede.
Peki, bu cendereye sıkışıp yaşamlarını vatan için (!) mücadeleye adamış bozuk fikirlerin daha hangi yanlış duraklarda patlamasına seyirci kalacağız.
Bir ülkenin karışması niye bu kadar kolay.
Neden içimizde bu kadar bilinmezlik, derinlik, aymazlık ve tutarsızlık var.
Bir devlet kendi vatandaşıyla kavga eder mi?
Dünyanın hangi ilkel kabilesinde toplumunun giyimi, kuşamı, inancı ve düşüncesi birinci sorundur?
Kendimizle hesaplaşmadan, dünyayla yüzleşemeyiz!