YAZAR KADAR KALİTELİ OKUYUCUYA DA İHTİYAÇ VARDIR

D. Ali TAŞÇI

 

            Okuduğum kitaplarda birçok bilgiyle karşılaştım, karşılaşıyorum. Bazen bunların arasından çok önemli bulduğum bilgi ve değerlendirmeler de karşıma çıkıyor. Bu bilgi, fikir ve değerlendirmeleri ajandama kaydetmeden geçemiyorum. Sonra bu bilgi ve fikirleri bazı yazılarımda ve konuşmalarımda değerlendiriyorum; fakat bu yazılar mademki kitaplarda var, o halde birçok insan bunları okumuş addederek söylemekten ve yazmaktan pek heyecanlanmıyorum.

            Gel gör ki işin aslı hiç de öyle değilmiş!

            Evet, kitaplarda her türlü bilgiler var, ama bunları okuyanlar nerede?

            Ülkemizde, bu zamana kadar olmayan biçimde kitap yazılıyor. Buna ancak sevinilir; ancak geleceğe kalabilecek tarzda çaplı kitaplar yazılabiliyor mu?

            Nisan yağmuru tarzında yazılan kitapların ayaküstü okuyucusu vardır da, geleceğe ışık tutacak kitapların okuyucuları acaba ne kadardır?

            Edebi endişe taşıyan, bir üslûbu olan yazarlarımızın sayısı hiç de umulan kadar çok değildir. Üslûp, yemeğin tadına benzer; iyi bir aşçının elinde pişmemişse yemek, malzeme ne kadar iyi olursa olsun, yemeğin bir tadı olmaz.

            Kötü bir yemekten diller uzaklaştığı gibi, beyne, gönüle edebi bir biçimde hitap etmeyen söz ve fikirlerden insan uzaklaşmaz mı?

            Üslûp sahibi bir yazarın taşı anlatması bile sıradan değildir; taşı adeta okuyucusuyla tanıştırır, konuşturur. Onun karşısında her varlığın, her nesnenin bir kimliği vardır ve o, bu kimliği size tanıtmakla meşguldür.

            Bunca “yazar”ın boy attığı bir ülkede, bugün en çok ve acilen “yazar” denilen yazarlara ihtiyacımız vardır. Bilgiyle donanmış, deneyimleriyle pişmiş, kelimelerle dostluk kurmuş; önyargıdan uzak ve evrenselliği yakalamış; her şeyden önce üslûbunu belirlemiş, taklitten kaçınan, özgün ve medeniyetinin davacısı bir kaleme bugün o kadar çok muhtacız ki!

            Edebiyat ideolojiyi kaldırmaz; ancak ideolojiler, edebiyatsız kitlelere ulaşamazlar.

            Dostlar, evet bugün, her zamankinden daha çok edebiyata ihtiyacımız var. Edebiyatı sadece yazarlar yapmaz, kaliteli okuyucu, yazar kadar önemlidir; çünkü yazara yön veren kaliteli okuyucudur.

            Birkaç asırdır edebini kaybetmiş bir toplum, ancak edebiyatla ayağa kalkabilir ve edebine tekrar kavuşabilir.

            Teknolojik gelişmeler belli dönemlere damgasını vurur. Örneğin, bir zamanların en önemli etkileyici aracı televizyondu. Şimdilerde ise cep telefonları, bilgisayar ve dolayısıyla internet onun yerini almış bulunuyor. Twitter’da, face’de paylaşımlar moda olmuş durumda. Aforizmalar, kısa ve güzel cümleler paylaşılıyor; ancak uzun metraja pek güç yetirilmiyor.

            Sosyal medyada edebi cümle kurulmadan yazılan yazılar “müşteri” bulmuyor. Bu da edebiyatın gücünü göstermesi açısından önemlidir. Sözün ve yazının olduğu her yerde kalıcı olan, seçilmiş cümlelerdir. Atasözleri seçkin ve anlamlı cümleler olduğundan asırlarca hükümlerini sürdürür. Edebi kurallarla ve sağlam üslûpla yazılmış metinler de asırları aşarak günümüze kadar gelir.

            Öyleyse, gençliğe bir çağrım vardır:

            Gençler; okumayı, düşünmeyi sevenler! Biliyorum çok azınlıktasınız. Buna asla üzülmeyiniz; çünkü dünya kuruldu kurulalı bu hep böyledir; gerçek inciler denizin dibinde istiridyenin ağzındadır. Sizler bunu çıkarmakla kendinizi görevli saymalısınız. İnanınız, bazen bir kelime, onlarca inciden de daha kıymetli olabilir.

            Siz hiç boynunda inci takılı bir kadının arandığını duydunuz mu? Fakat beyninde kelimeler dans eden insanların arandığını hep duymuşuzdur.

            Gençler; aranan olun, arayan değil!

            Aradığınız her yerde, aradığınız şeyin kölesi olacağınızı unutmayın; fakat aranan olursanız, özgürlüğünüzü kana kana içmenin mutluluğunu yaşarsınız. Ancak bir şeyi aramadan da geri durmayın, kelimeler!..  Bugün kelimenin avcısı olanlar, yarının aranan efendisi olacaktır.

            Sizi olduracak olan kelimelerdir, bunun dışındaki her oluşumu ölüm sayın.

            Okumak, uzun bir maratondur; buna gücü yetmeyenlerin bu yola çıkması elbette düşünülemez.

            Her okuyan iyi değildir; ama iyilerin birçoğu okuyanlardan çıkar.

            Sadırdaki harflerle satırdaki harfleri birleştirenler, insan olmanın mutluluğuna ererler. Yaradılışımızın asıl gayesi insan olmak değil midir?

NOT: Üslûp ustası birkaç önemli yazarımızın yazdıklarını okumanızı öneriyorum:

Necip Fazıl Kısakürek, Cemil Meriç, Sezai Karakoç, Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Refik Halit Karay, Mustafa Kutlu…

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci