Jaques Prevert’ten;
Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi? Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?. Bu yıl hiç gün ışığıyla uyandınız mı?
Kaç kez Güneşin doğuşunu izlediniz? Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız? Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız? Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tutumu hiç? Ve siz onu kokladınız mı hiç?
Yaz gecelerinde gökteki yıldızları seyrettiniz mi? Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız? Kaç kez güldünüz?
***
Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı hiç? Çimlere uzandığınız oldu mu hiç? Çocukluğunuzda kalan bir şarkıyı söylediniz mi? Hiç taş kaydırdınız mı? Kaç kez kuşlara yem attınız?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı? Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz? Kaç kez mektup aldınız bu yıl? Ya da hediye alan çocukların gözlerindeki mutluluğu? Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?
Mutlu olduğunuza kaç kez fark ettiniz? İyi bir yılın bunlar gibi ”küçük şey’e bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü? Yeni yılda düşünün. Yayılın çimlerin üzerine. Acele edin.Er veya geç.Çimler yayılacak üzerinize..
***
Sevgili Okurlarım, 2009’u de geride bırakıp 2010’a girdik. Yeni yıl, yanı 1 Ocak benim doğum günümdür. Kızım Hande hatırlatmasaydı aklıma bile gelmeyecekti. Anlayacağınız 47 yaşına girdik, ellisine merdiven dayadık.
Zaman su gibi akıp gidiyor. Kaybolan yıllarımı telafi etmek için; elimi çabuk tutuyorum. Jaques’in dediklerini yapmaya çalışıyorum. Size de öneririm.
Ankara-Gölbaşı’nda kendime küçük bir Karadeniz yarattım. Yüzyıllık tarihi ahşap Serenderi getirdim. Karadeniz’de yok olmuş birçok tarihimizi taşıdım. Ağaç dikiyorum, aşı yapıyorum, kuzuları yetiştiriyorum. Daldaki çiçekleri kokluyorum, kedi-köpeklere yiyecek taşıyorum, onları seviyorum, kuşlara yem atıyorum. Eşim Meliha ile yolda bulduğumuz yaralı kuşları Veterinere götürüyoruz. Bahçemizde sebze yetiştiriyoruz. Çıplak ayakla çimlere uzanıyoruz. Dalında meyve koparıp yiyoruz. Dört yaşındaki oğlum Ata ile top oynuyorum, çocukluğumda bulamadığım Ata’nın oyuncaklarıyla oynuyorum.
Kimseye kızmıyorum, kötülük düşünmüyorum, kendimi eleştirip; yargıç hassasiyeti ile yargılıyorum. Geçmiş hatalarımdan ders alıyorum, herkesi seviyorum vs. İnanın abartmıyorum. 115 Genel Müdürlüklerden sorumlu Başbakan Başdanışmanı olarak asıp kestiğim, alçak dağları benim yarattığımı zannettiğim, etrafımı sarıp, gerçek dünyayı göstermeyen sahte dostlarla yaşadığım günlerden çok daha mutluyum. Aksine, tantanalı geçen yıllarıma üzülüyorum.