İki kutuplu dünyadan tek kutuplu dünyaya geçişle soğuk savaş döneminin kapanarak yerini barışa ve huzura giden yenidünya düzenine bıraktığını söyleyenler insanlık tarihinin en korkunç yalanını söylediler. Bugünkü dünya hiçbir konuda dünkü dünyadan daha huzurlu ve daha demokratik değildir.
Sovyetlerin çözülmesi veya safralarını atmasıyla başlayan yeni dönemin eski dönemden çok daha tehlikeli bir süreç olduğunu anlayabilmek için siyaset filozofu olmaya gerek yoktur. Birazcık düşünebilen, düşünce dünyasını dünya eşkıyalarının psikolojik ablukasından kurtarabilmiş olan en sıradan insan bile bu yeni dönemde yürütülen soğuk savaşın eskiye oranla çok daha yüksek seviyede seyrettiğini görebilir.
İki kutuplu dünya döneminde iki süper güç arasında cereyan eden savaşın en önemli hedefi alan kapma veya alan genişletme savaşıydı. Bu dönemde kullanılan en önemli silahlardan biriside ideolojiler idi. Komünizmin havlu atmasıyla devreye giren turbo kapitalizm yeni dönemin tek geçerli ideolojisi haline geldi.
Yenidünya düzeninin ideolojisi olan küreselleşme veya globalleşme teraneleri geçmişin gaddar komünizmi ile vahşi kapitalizmini aratacak türden hak ve hakkaniyet ölçülerinden kopuk ve istilacı bir stratejiye sahipti. Kutuplar arası alan kapma veya kendi ideolojilerine alan açma savaşı bu dönemde kuşatmacı ve işgalci şekle dönüştü.
Kendisini dünyanın tek hâkimi olarak gören ABD ve onun etrafında pervane olan finoları bu yeni dönemde suni gerekçelerle ülkeleri işgal etme, milyonlarca masum insanın kanını akıtma vahşetini sergilemede bir beis görmedikleri gibi milli devletleri ve ordularını imha etmek için de başvurmadıkları tehdit ve şantaj oyunu bırakmadılar.
Yenidünya düzeninin en önemli hedefi veya yenidünya düzeninin arka planında ki Ebucehillerin değişmez amaçları tek merkezli bir dünya inşa etmektir. Tasarlamış oldukları tek başlı dünyanın önünde en gel gördükleri milli (ulus) devletleri, o devletlerin milli ordularını, dinlerini ve ideolojilerini hedef aldılar. Ulus devletleri ve milli orduları çökertmeden, ideolojilerin ve dinlerin içini boşaltmadan tek başlı bir dünya kurmanın mümkün olamayacağını bildiklerinden dolayı bütün güç ve kudretlerini bu değerli yok etmek için seferber etmiş bulunuyorlar.
Tehdit ve şantajlarla Milli Orduların omurgasını kırdılar, demokratikleşme ve insan hakları diyerek ideolojilerin anasını bellediler, dinler arası diyalog diyerek de kurmak istedikleri şeytanı düzenin önünde en büyük engel olarak gördükleri İslam dininin içini boşaltarak Müslümanların kıblesini değiştirdiler.
Bugün dünyanın birçok yerinde Müslümanlar namazlarını şekil olarak Kâbe’ye doğru kılarlarken ne yazık ki fiili olarak Vatikan’ın şeytan değirmenine un elediklerinin farkında bile değiller.
Yenidünya düzeni kurgulayıcıları istedikleri hızda dünyayı istedikleri hızda tek başlı dünya ya dönüştürmede ciddi engellerle karşılaştılar ve karşılaşmaya da devam edecekler. Amerikan Emperyalizminin Avrasya ve Ortadoğu’daki hamlelerinin istenilen neticeleri getirdiğini hiçbir kimse iddia edemez.
Avrasya ve Ortadoğu toplumları için Amerika bir canavar, onun karşısında yer alan Rusya ise sığınılacak bir melek görüntüsüne girmeye doğru giden bir dünyanın toz bulutları arasında yürüyoruz. Amerika’nın saldırganlığı karşısında, Rusya sığınılacak bir merhamet limanı olarak yeniden dünya gündemine gelmeye hazırlanıyor.
Rus, Çin, Hindistan ve İran dörtlüsü küresel işgale karşı ortak bir cephe geliştirmeye gayret ederlerken, söz konusu cepheye iştirak edebilecek başka ülkelerin varlığını da göz ardı etmemek lazım.
Türkiye bölgenin liderliğine oynamaya hazırlanırken ne yazık ki bunun vizesini kendi imkânlarında değil de küresel eşkıyalardan almaya kalkması her akliselim insanımızı derinden düşündürüyor. Türkiye bu bölgede batının şımarık çocuğu olan İsrail’in psikolojik ablukasını delen veya delmeye niyetli olan bir ülke olarak görüntüsü verirken diğer bir yandan İsrail’i İran saldırılarına karşı korumak için füze koruma sistemlerinin Malatya’da kurulmasına izin vermiş olması ciddi tezatlar olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiye bir yandan Suriye’ye giriyor, İsrail ile savaşla burun buruna gelmişiz derken esas savaş tehlikesinin İran’dan gelebileceği gerçeğini görmemizi engellemek için birileri önümüze sis bombaları atıyor. Acaba birileri bu bölgede Türk- İran savaşı mı istiyor sorusunu sormadan edemiyoruz.
Psikolojik savaşı dünyada en başarılı bir şekilde uygulayan ülkelerin başında İsrail gelir. Sayın Başbakan bunu iyi görmüş ve karşı atağa geçerek İsrail’i tırnaklamaya başlamıştır. Sayın Başbakanın bu tavrını alkışlıyoruz. Ancak, diğer bir yandan İsrail’e karşı alınabilecek diğer tedbirlerin alınmamasını da kuşkuyla karşılıyoruz. Bugün Türkiye’de Anadolu şehirlerindeki marketlerde bile İsrail’den getirilen domatesleri tüketiyoruz. Çocuklarımızın maması oralardan geliyor. Her alanda binlerce İsrail malını tüketmeye ve ithal etmeye devam ediyoruz.
Türkiye bundan birkaç ay öncesine kadar komşularıyla sıfır problemi, dağdaki eşkıyalarla ve İmralı’daki ağalarıyla uzlaşmayı perde arkasından yürütürken her ne olduysa bilinmez bir anda komşularımızla savaşın eşiğine gelmiş bulunuyoruz. Olup bitenlere bakılırsa, dağdaki teröristlerin temizlenmesine sıra gelmiş görünüyor. Daha düne kadar açılım stratejileriyle meseleye yaklaşan iktidarın bir anda doksan derecelik bir dönüş yaparak farklı tavır almasını da çok anlamlı buluyoruz.
Dünya da ve özellikle bizim bölgemizde cereyan eden olaylara baktığımız zaman oyunların bizim üzerimizde kurgulandığını ve karşı hamleleri geliştirmede zaman zaman geç kaldığımızı görüyoruz. Geç kalışlarımızı adımlarımızın kısa olmasından ziyade başkalarının komut düdüğüne bağlı kaldığımızdan kaynaklandığını düşünüyor ve bu teslimiyetçi duruşa milletçe itirazımız vardır.
Bati dünyası dünya milletlerinin kendileri olarak kalmasını istemiyorlar. Batılı emperyalistler tek merkezli bir dünya isterlerken milletleri kendi potalarında eritmeyi ve yok etmeyi hedefliyorlar. Bu arzular hiçbir zaman gerçekleşemeyecek şeytanı arzulardır. Yenidünya düzeni bundan dolayıdır ki bir hayaldir. Bati âlemi sömürü, kan ve gözyaşı üzerinde inşa ettikleri sözde medeniyetlerini insanlığa zorla dayatırlarken hiçbir insaf ve izan ölçüsü tanımıyorlar.
Uydurma sebeplerle ülkeler işgal ediliyor, çeşitli akıl oyunlarıyla insanlığın sosyal dengeleri tahribe uğratılıyor, azınlıklar kaşınarak milli toplumlar kargaşalara taşınarak sözde yalancı demokrasi rüzgârları estiriyorlar. Bu sahte rüzgârların peşine takılanlar, olmayan bir dünyanın peşine düşüp kendi dünyalarına sırt dönenler tarihin en büyük günahlarından birisini işliyorlar.
Soğuk savaşın bittiğini söyleyenler yalan söylüyorlar. Soğuk savaş devam ediyor ve sıcak savaşa doğru hızlı bir şekilde sürükleniyoruz. Küresel odaklar kaçınılmaz olan bu savaşın adresini Ortadoğu olarak seçmiş bulunuyorlar. Ortadoğu’da çıkacak geniş çaplı bir savaş sonrasında meydana gelecek enkaz üzerinde büyük İsrail devletini kurmanın hayalleriyle yanıp tutuşuyorlar. Hedeflerine varabilmeleri için oyun içinde oyun kuruyorlar. Bu oyunu bozacak tek güç Türkiye, Suriye ve İran’dır. Bu üçlünün arasını bozmaya çalışanların oyunlarına gelinmemelidir. Ancak ne yazık ki bu üçlünün arası tehlikeli boyutlarda bozulmaya namzet gözükmektedir. İnşallah bu ülkeleri yönetenlere akliselim hâkim olur da bu iğrenç oyun bozulur.
Biz iddia ediyoruz ki, dünya hiçbir zaman “Tek devlet, tek din, tek dil” kıskacına girmeyecek, milletler ve milli devletler hayatiyetlerini mutlaka sürdüreceklerdir. Tek merkezli bir dünya projesi şeytanı proje olduğundan dolayı ilahi takdire ters düşeceğinden inşallah hiçbir zaman gerçekleşemeyecektir.