YENİKAPI MİTİNGİ

D. Ali TAŞÇI

 

            7 Ağustos Yenikapı Mitingi tek kelimeyle muhteşemdi. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile önceki Başbakan Ahmet Davutoğlu, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve Kuvvet Komutanları bir arada mitinge katıldılar. Mitinge ayrıca şehit yakınları ve gaziler de katıldı. Milyonların coşkusu altında halkla bütünleştiler. Tarihte böyle bir birlikteliğe şahit olunmuş mu, bilemiyorum. Şer gibi gözüken şeylerin hayır doğurması işte buna denir.

            Bu miting tarihe geçti. Halkın birlik ve beraberlik içinde neler yapabileceğinin de taçlandırılması oldu. Bu milleti küçük görenler ve ona çirkin yakıştırmalar yapanlar, bir kez daha kahroldu. Milleti bölmek, parçalamak arzusunda olanlar sırt üstü yere düştü. Milleti, altın tepsi içerisinde düşmana peşkeş çekenlerin eli böğürlerine saplandı.

            Şöyle yakın geçmişe bakıyorum da dersler çıkarmaya çalışıyorum.

            Türkiye Myanmar’daki, Arakan’daki Müslümanlara yapılan zulümlere karşı koştu, oradaki mazlumlara el uzattı ve acılarına ortak oldu. Filistin’deki zulme göz yummadı, o yolda şehitler verdi. Afganistan’da, Irak’ta, Bosna’da ve dünyanın diğer mazlum ülke halklarına karşı hep duyarlı davrandı. Suriye halkı adeta Türkiye’ye taşındı; onlara her türlü yardımı yapmaktan geri durmadı. Bütün bunları yaparken de hiçbir maddi karşılık beklemedi, tarihin ve inancının ona yüklediği sorumluluğu yerine getirdi. Bütün bunları yaparken de elbette yöneticilerinin duyarlığı göz ardı edilemez.

            Bütün bunları niçin özetledim?

            İnancım odur ki, Türkiye adeta gelecek belaların sadakasını ödüyordu, bütün bunları yerine getirmekle. Mazlumlara yardım ederek kendini gelecek adına adeta sigortalıyordu. İşin manevi boyutunu göz ardı edenler için her şey sebep- sonuç ilişkisine göre gelişir de, kaderin hükmünü sezebilenler ve manevi dünyaları zengin olanlar gönül coğrafyalarındaki depremi önceden sezerler ve ona göre davranırlar. Türkiye, mazlumlara yardım etmekle varoluş sadakasını ödemiş oldu, zekâtını verdi ve içindeki pislikleri temizledi.

            Türkiye işte bunu yaptı; düşene el uzattı ve kendisi düşmedi. İnsanların kaderi gibi devletlerin de kaderi vardır. Maverai ses sadece bireylere seslenmiyor, o, aynı zamanda devletlere de sesleniyor ve her şeyin fani olduğu vurgusunu yapıyor. İnfak, nifakı bir kez daha yendi, yok etti.

            Türkiye, tarihinde olmadığı kadar birlik ve beraberliği yakalamış gözüküyor. Bu beraberlik elbette uzun süreli devam etmeyebilir; ama ortak paydada birlik söz konusu olmalıdır.

            Sayın Bahçeli’nin konuşması, ortak duygularımızı kabartıcı olmuştur. Sayın Kılıçdaroğlu’nun konuşması ise, duygudan çok duyu ağırlıklı olduğundan pek heyecan yaratamadı. Sayın Cumhurbaşkanı da cumhurun başı olarak birleştirici konuşmuş ve duyguları kanatlandırmıştır. Böyle zamanlarda toplumun duygularına hitap etmek en bereketli yoldur.

            FETÖ ve Üst akıl, şimdilik sinseler de onların cibilliyetleri zaman içerisinde tekrar aynı ihanete müsait olduğundan, millet olarak teyakkuzda bulunmak durumundayız. Aslında bu hareketlilik, milletimiz adına da bir gelişmedir, bir uykudan uyanıştır ve olumludur.

            Hani o meşhur sözü Cumhurbaşkanı da seslendirdi ya; “ Biz seferle sorumluyuz, zaferle değil.” diye. Zafer, Allah’ın dilemsiyle olur; seni ona hazırlar, sorumluluklarını takınacak bazı belalar verir ve sen de bu zafere hazırlıklı olursun. Ama sefer, hepimizin görevi ve sorumluluğudur. İnsan zaten dünya yurdunda seferde değil midir? Bir gün asıl vatana kavuşacağı günü bekler. Şehitlik bunun için kutsal; bilinçli sefere çıkışın adı olduğundan.

            Toplumların hayatlarında barış kadar, hatta bazen ondan daha çok, istenmese de, savaşlar da vardır. Dünya ebedi olmadığı gibi, burası cennet de değildir. Bireyler gibi, devletlerin de sınavı vardır. Devleti yönetenler halklarına karşı sorumlu oldukları gibi, inananlar için, Allah’a karşı sorumlulukları da vardır. Herkes yaptığının karşılığını görecek olduğu güne hazırlıklı olmalıdır; çünkü o gün çok yakındır.

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci