Yenilenme döneminde yaklaşımlar...

H. Basri CANCA

 

Kim ne derse desin zaman insan gibi devingenliğe sahiptir. Zaman da insana benzer yükselen ve düşen seviyeleriyle karakteristik özellikler gösterir. Zamanın da devirsel döngülerinin alçalıp yükselen dönemleriyle insan gibi farklı algı seviyeleriyle altınçağ, ortaçağ ve düşük çağlara ait zihinsel aktivasyonları vardır. Bireysel veya toplumsal seviyedeki bilinç durumları buna benzer özellikler gösterir.  

Kimse, kimseyi yatay bilincin düşük karakteri ya da ortaçağ zihniyetinin özellikleriyle düşük dönemden yüksek dönemlere ani bir geçiş yapılabileceğine inandırmaya kalkmasın. Çünkü içinde olduğumuz zaman dilimi hala, yataylaştırılmış olan bilinç kalıntılarıyla olumsuz etkilerini göstermeye devam ediyor.

Hala, somut deliller düşük dönemin özellikleriyle ambalajlanıyor. Hala yanılsamanın hizmetine sunulan toplumların ortak değerlerini besleyen soyut hakikatlerin üstünü örtmeye çalışanlar var. Hala yetkin makamlarda aydın olduğuna inandırılmış cehaletinin idrakine henüz varamayanlardan oluşan büyük kesim var ve bilinçsizce Rönesans hareketini engellediklerinin farkında olamıyorlar. 

Son yıllarda yazları gittiğim memleketimde yerel düzeydeki belediyecilikle ilgili birçok gözlemim oldu. Yeteneksizliğin liyakatsiz ’ce yetkin makamların kılcal damarlarına kadar işlediğini görünce üzüldüm.

Aynı endişelerle dikkatimi parti teşkilatlanmalarına çevirince karşıma; menfaat kavgalarının enva-i çeşidi çıktı. Bütünsel olmayan, şahsi çıkarlar üzerine yazılan çeşitli senaryoların sahneye konulması, yenilenme ve Rönesans adına adım atılamaması beni hayal kırıklığına uğrattı.  Parçanın bütüne dair özellikler taşıdığından hareketle, yenilenme dönemi öncesi yerelden bakışımızın yeni teşkilatlanmaya dair bazı yaklaşımlara ışık tutacağı temennisindeyiz…

Endişeye mahal veren çok şeyler gördüm. En başta; diriliş hareketinin baş düşmanlarıyla gizli bağları oldukları halde kendilerini yerli, milli ve manevi değerlere tutunur gözükerek her dönem işini yürütenler geliyordu. Onlara bilinçsizce hatta çıkarları olmadan bile sadece tepkiyle bilinçleri yönlendirilmiş olanlar, bunları düşük dönemin yatay bilinciyle kurtarıcı rolüne bürünenler izliyordu. 

Başka neler mi vardı! Karanlık ortaçağ döneminde enduljans makbuzu satan papaz rolü üslenenler bir yana, cıvalı nefisleriyle kişisel kanaat derecelerini istedikleri gibi alçaltıp yükseltenler revaçta idi.

Sözlerini insanlığın yüreğine ateşle kazıyanlar duyulmuyordu ama etraf, boş ve kuru lafları alkışlayanlarla doluydu.

Gevezelik yaptıkları halde yerli, milli ve maneviyatçı gözükenler, doğru eylemde bulunanları istedikleri gibi yere batırabiliyor, nefsinden fırlayan dışa dönük sivriliklerini, icraatlarının sessizliğine bürünenlere batıranlara bir şey denmiyordu.

Basit menfaatlerle cirit oynayanlar istismara susuyor, bütünün menfaatine sabredenler dışlanıyor, muhalefetin içinden parti doğduğunu gördüğü halde iktidar partisinin gücünü gösterdiği söylenmiyor ama gizli gizli bir birilerine göz kırpılıyordu. Piramidal sistemle bir birilerinin yükünü almak isteyenler seçtiklerine yük olanlara tercih ediliyor, hainliğe köle olanlara araba verilirken, yüksek hedefe yönelenler yaya bırakılıyordu.

Süreç içinde sadece böyle bir tablo olduğunu söylemek yetmez. Kimi din dışı, kimi din temelli kimi de felsefi, her biri kendi hiyerarşisinin yetkinlerine zihinden bağlı, özgür iradelerinden kopuk, tarikatlar da dâhil birçok kapalı gurup ve sivil toplum örgütünün İslam’ın dirilişine ters düşen görüşleriyle etkili üyelerinden nasıl söz edeceğimizi bilemiyoruz. 

Hiç boşluk kalmayacak biçimde kaplanan sosyal yapı içinden ideal bir siyasi kadro çıkarabilmek büyük bir başarı olacaktır. Belki bunları moral bozucu ve umut kırıcı söylemler olduğunu düşünenler de olabilir. Ama en kısa deyimle bunlar, diriliş öncesinin ölü ‘Değer’lerini tespit edebilmenin ve bu tespitle yeniden diriliş öncesinin eskat’larını görülebilmesi için önemli ve gerekli olduğunu söyleyebiliriz.

Çünkü daha önce, antik dönemin bilgeliğine karşı yasaklar koyan Roma, ortaçağın özelliklerini taşıyanların iktidarı ile çöküşe geçmişti. Günümüzde batı medeniyetinin üst düzeyde temsil gören ülkelerinde bizdeki düşük döneme benzer özellikler açık bir biçimde görülmeye başlandı.

Bunları görmeyenlerin oluşturduğu kadroyla medeniyetimizin yeniden ihyasını ya da batı deyimi ile Rönesans’ını gerçekleştirilebilmesinden söz edemeyiz.

Ayırt etme erdemine en fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dönemin içindeyiz. Hendek siyasetindeki ayırt etme erdeminin yerel düzeydeki teşkilatlanmalarda gösterilmesi arzusuyla…