Şeyh Sadi “Gülistan” adlı eserinde şöyle der: “ Söz ne kadar tatlı, gönül çekici, ne derece doğru ve beğenilmeye layık olursa olsun, bir kez söylendikten sonra bir daha tekrarlama; çünkü en leziz yemekleri bile sık sık yemek hoşa gitmez.”
Şeyh Sadi’nin dediği gibi en leziz yemekleri bile sık sık yemek hoşa gitmez. “İnsan pilavdan bile bezer.” diye de bir atasözümüz vardır. Demek ki dünyada hiçbir şey ve hiç kimse “vazgeçilmez” değildir. Yenilenmeyen hayat, eşler arasında bile problem oluşturur. Monotonluk, kemirgen bir fare gibi bedenimizi, ruhumuzu ve sosyal hayatımızı kemirir.
Öğrencinin biri her gün öğretmeninin yanına gider. Öğretmen, evinin kapısını açınca, öğrencisini hep kapının önünde bulur. Bir gün ona; “ Evlâdım, her gün bana geleceğine, bir gün de kendine git ve kendindeki hazinelerle tanış!” der. Hayatımız boyunca hep kendi hazinelerimizden harcarız, farkında olarak veya olmayarak. İrfan, bunun farkında olmaktır.
İnsana en uzak olan kendisidir, onun için bir türlü kendine gidemiyor. Başkalarına ne nasihatler etmişiz, ne örnekler sunmuşuz; fakat bunların hiçbirini kendimiz yapmakta başarılı olamamışız. Eğitici bir insan, kendinin yapmadığını başkalarına da söylemez, tavsiye etmez. Ediyorsa o, mürâîdir (riyakâr).
Dünyada her an her şey yenileniyor. Gece gündüz yenileniyor, mevsimler yenileniyor; insanlar doğuyor, ölüyor, dünya nüfusu yenileniyor… Kendini yenilemeyen hiç kimse zirvede kalamaz; bu, işin doğasına aykırıdır.
Yunus Emre ne diyor:
“ Her dem yeniden doğarız/ Bizden kim usanası.”
Her dem yeniden doğanlar, varlık yasasıyla çelişmezler; çünkü varlıktaki her şey hareket halindedir ve kendini yenilemektedir. Bunu başardığınızda hem mutluluğun, hem de başarının yolunu yakalamış olursunuz. Hayat, derenin akışına benzer; su hep aynı yerde durur sanılır, ama sürekli taze akar, kendini yeniler. İman ve salih ibadetler, insanı ebedi yeniliğe hazırlar.
Hayatı yenileyen ölümdür. Ölümü düşünmeden, ona hazırlık yapmadan sürdürülen hayat, kaçak ve korkak hayattır. Hayat, kendi işleyişine ters davrananları diskalifiye eder. Ölüme hazırlanan insan hep yeni kalır ve hayata “kazık” atamaz.
İnsan ölümle yenilenir; debelenmiş, yaşlanmış beden gider, sonsuzluğa ayarlanmış yepyeni bir bedene kavuşur.
Dünya hayatındaki her şeye “fani” gözüyle bakanların derinlemesine kayıpları ve mutsuzlukları olamaz. Bu duygu ve inanç, varlıkla bütünleşenlere has bir olgudur; çünkü varlıktaki her şey ölümlüdür. Her ölüm, bir yeniliğin doğmasına kapı aralar. Ve insan, ölümle birlikte ebedi yeniliğe yelken açar!
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci