Ali Maşalacı - Hasan Fehmi Demir
RİZE (İHA) - Rize'de yaşayan 68 yaşındaki Yusuf Coşkun, babasından kalan ayakkabı tamirciliği mesleğini yaşatmaya çalışıyor.
7 yaşında babasının dükkanında çırak olarak çalışmaya başlayan Coşkun, gün geçtikçe kendini geliştirerek ustalığa kadar yükseldi. Ayakkabı tamiri ustası daha sonrasında okulu bitirmesi ile yüksekokulu kazanınca babasının yanından ayrılmak zorunda kaldı.
Yüksekokulu bitirdikten sonra özel bir iş yerinde çalışmaya başlayan Coşkun, çalıştığı zamanlarda da hiç eve gitmeden takım elbiseyle işlere yardım ediyordu. Baba mesleğini daha çok seven Çoşkun, işini bıraktıktan sonra abisinin yanına gelerek sevdiği mesleği tekrardan yapmaya başladı. Babasından kalan mesleği yaşatmaya çalışan Coşkun, mesleğinin hiç bitmemesi için oğlunu da yanına çırak olarak aldı.
Okul zamanları boyunca babasının yanında çalıştığını söyleyen Yusuf Coşkun, "Okul zamanlarımızı babamızın yanında geçirdik. Mesleğe biraz aşinayız. Bu sebeple memuriyet hayatımızın olmasına rağmen yine memuriyeti bırakıp babamızın yanına geldik. Diğer abim de öğretmenliği bırakıp bu mesleği yapmaya başladı. İşleri büyüttük. Bu işten memnunuz. Memuriyet hayatımız dediğimi de bir maaşa bakıyordu. Ay sonu geliyor para yetmiyor. Ticaret öyle değil, her gün yeni işler geliyor. İnsanlarla haşır neşir oluyorsun. Hizmet üretiyorsun. Bu mesleği sevdik ve pişmanda değiliz. Fakat mesleğimizde bir düşüş var. Devlet yeteri kadar yardımcı olmuyor. Bugün bir dükkanın kirasına 2 bin-3 bin TL veriyoruz. Bu yüzden de kimse bu mesleği yapmıyor. Şöyle ki kimsenin yanında çırak yok. Benim de oğlum liseyi bitirdi. Onu da yanıma aldım ki herkese örnek olmak için yaptık. Hem esnaf çocuğu olarak bu mesleği devam ettirmek için yanıma aldım. Esnaf olmasını istedim inşallah olur" şeklinde konuştu.
Babasının kalan mesleğini oğluna da aktarmak için yanına çırak aldığını belirten Coşkun "Okul zamanları dükkana gidip kitaplarımızı bir kenara atardık. Babamıza yardımcı olmaya çalışırdık. Okula gidip gelirken hem de dükkana gelip yardımcı olmaya çalışırdık. Hem de mahallede herkes dükkana gelip emanet bırakırdı. Ben çalıştığım yerde iken takım elbiseliyimdir. Daha sonra dükkana geldiğim zaman kravatımı, ceketimi çıkarırdım. Abilerime yardımcı olurdum. Abilerimden kopmadım. Bayram zamanları 3 gün işleri yetiştiremezdik ama artık o bayramlar yok, o işler yok. Yalnız abimle ben çalışıyorum bir de oğlumu yanıma aldım. Ben sanatkar değilim ama benim ettiğim işi hiç kimse edemez. Ayakkabı tamirini, valiz fermuarlarını bütün tamir işlerini yaparım. Herkes bugünlerde devlete girmeye çalışıyor. Ben gene bu işimi seçerim. Çünkü bu işte para var. Ben yüksekokul mezunuyum. Bir vatandaş ayakkabısını veriyor 10 liraya boyuyorum. Ben hiç bu durumdan şikayetçi değilim. Ben Yüksekokul okumuşum da memuriyetten gelmişim de bu işleri yapıyorum. Bana koymaz. Ben bu işi yapıyorsam gereğini yapacağım. Müşteriye de asla 'hayır' demem. Müşterinin her zaman istediğini yapmaya çalışırım. Parası olmayana da sorun yok derim" ifadelerini kullandı.