Hz. Peygamber (Aleyhisselam), bir gün ashabıyla oturup sohbet ederken, Ebu Cehil çıkagelir ve yanlarından geçerken; “Ey Muhammed, sen ne çirkin adamsın, seni hiç sevmiyorum!” der. Bunun üzerine Hz Peygamber tebessüm ederek Ebu Cehil’e şöyle der: “Doğru dedin!”
Biraz sonra olup bitenlerden habersiz olarak Hz Ebubekir (RA) Peygamberimizin huzuruna gelir, selam verir ve şöyle der: “ Ya Resulallah, ne güzel insansınız; sizi canımdan da çok seviyorum.” Peygamber (AS) ona da “Doğru dedin ey Ebu Bekr.” der ve gülümser.
Bu iki olaya tanık olan Ashab merak eder ve Peygamberimize sorarlar: “ Ya Resulallah, biz bir şey anlamadık olup bitenlerden. Ne olup ne bittiğinden bizi haberdar eder misiniz?”
Peygamberimiz (AS) kâinat çapındaki sözünü söyler:
“ Ben sizin aynanızım, bana bakan orada kendini görür!”
Ebu Cehil bu aynaya bakınca kendi şeytani yüzünü gördü ve ona göre bir değerlendirme yaptı. Hz. Ebubekir ise aynı aynada kendi melek yüzünü gördü ve ona hayran kalarak ağzından ballar döküldü.
Bu durum o kadar evrensel bir anlam ifade eder ki, bütün insanlık bu “ayna”ya bakarak hareket etmektedir. Baktığımız her yer, her şey bizim aynamızdır; orada kendimizi görürüz.
Gözle mi görürüz? Göz, hayat boyu biriktirdiklerimizi varlıklar üzerinde gezdiren bir organdır; ama değerlendirme ona ait değildir. Aç bir insanın yemeğe bakışıyla, tok olanın aynı nesneye bakışı bir değildir. Sizin inançlarınızı, hayat anlayışınızı paylaşan biriyle, bunun tam tersi bir anlayışa sahip birine bakışınız bir olabilir mi?
Sevilen, yüzler değildir; sizin değerlerinizi paylaşanların yüzlerine yansıyan kabullerinizdir. Bu durum her yerde ve şeyde geçerlidir: Yüzünü severek aldığınız eşinizin, birkaç zaman sonra, kabullerinizle çatışan kabulleri olduğunu anladığınızda her şey nasıl kopuyor!
Sevgili demek, bize dönük olan aynasını kırmamış ve buharlaştırmamış olup, o aynada kendimizi net gösteren insan demektir.
Siyasetçi, evinizi altından, sokağınızı gümüşten yapsa, hayata bakışlarınız örtüşmüyorsa, onu sevmeniz ve ona oy vermeniz asla mümkün değildir.
Kadın bağırıyor: “ Bir uçurumdan aşağı düşerken, başörtülü bir kadın elini uzatsa, asla elimi ona vermem, uçurumdan aşağı yuvarlanmayı göze alırım!” diyor. Bu kadının önündeki ayna nettir ve kendi gerçeğini haykırmaktadır.
Birtakım yarasacıklar senden nefret ederse, üzülme; bu, senin parlak bir güneş olduğunu gösterir.
Hiç kargayla martının bir arada uçtuğunu gören var mıdır? Cins cinsini çeker.
O zaman bir insanı eğitmek istiyorsanız, onun fıtrat yapısını iyi bileceksiniz ve ona göre ayna tutacaksınız. Öğretmen, puslu ve kırık aynaya sahip olmamalıdır. Çocuğun, nefsiyle bakışına sebep olacak her davranış, onun Ebu Cehilleşmesine neden olur. Öğretmen bazı bilgileri çocuğa verebilir de, kendi davranışları, çocuğun fıtratını bozacak tarzda ise, bilginin doğru yolda kullanımı demek olan İRFANını bozar ve “okumuş canavar” yetiştirmiş olur.
Kimi bakar eşyayı sever, kimi de nur yüzlü bir insanı. Sevgimiz, inançlarımız, kabullerimiz, değerlerimizle doğru orantılıdır.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci