SİMURG YOLUNDA
Delişmen gönlüme bir türlü laf anlatamadım; “ Durul ey gönül, bu yaşta sana bu heyecan yaraşmaz, dinlen biraz ve coşkularına hâkim ol!” dedikçe o, duymazdan geliyor.
Nasıl coşmayayım, deli- divaneler gibi dolanıp durmayayım!
Şu ağaç, şu meyve; kuşlar, böcekler; ay ve yıldızlar; kediler, köpekler; insanlar ve tüm canlılar! Beni heyecandan heyecana sürüklemektedir. Baksana, ağacın yaprakları sallanıyor ve derinden bir ninni mırıldanıyor. Bir yaprak bile izinsiz hışırdamıyor!
Minareden ezan okunuyor; çakallar, kurtlar, köpekler uluyor, havlıyor ve ezana eşlik ederek yaradılış sırrına ortak oluyor.
Hele şu kuşlar; ne denli bir tevekkül içerisinde uçup duruyor. Akşam, kendilerine hiçbir nevale bırakmadan dallarda tünüyor; sabah, yeniden yaratılan dünyayla birlikte rızkının peşinde kanat çırpıyor ve Yaratıcısına ciklayarak zikirde bulunuyor. Onlar da yaradılış sırrına uyarak, dünya ahengine ahenk katıyor.
Gökyüzü masmavi, ay muhteşem, yıldızlar avize lambaları gibi yeryüzünü aydınlatıyor.
Bu ne ihtişamdır ki, dünya kurulalıdan bu yana, hiçbir ağacın yaprağı, hiçbir ağacın yaprağının aynısı değil! Yaratan’ın, yaratışında tekrarı yoktur! Geometrik şeklinde yere inen hiçbir kar tanesi de birbirinin benzeri değil!
Ve insan! Muhteşem yaradılışına rağmen, yaradılış ahengini bozabilen tek varlık! Onun olduğu yerde cennet de var, cehennem de. Bir bakıyorsunuz Muhammedi nur ondan yükselerek yıldızları geçiyor; bir diğer taraftan da firavuni karanlıklara yurt oluyor ve insanlığı kedere boğuyor!
Delişmen gönlümü susturamadım; fakat bana fısıldadığı hakikati de sizlerle paylaşmadan edemedim:
“ Hakikati zıtların içinde ara. Şehvetinin değil, aşkının izinden yürü; Simurg seni bekliyor!”
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT