Sevgili okurlarım,
Ajandam dolu, konular fazla…
Rize Valisi Kasım Esen’in merkeze alınmasında; iki yazımın etkisi olduğunu söyleyenler var…
“En medyatik Vali” ile “Valinin Mesut Yılmaz’a ziyareti” konulu yazılarım…
Yakın görüştüğüm Ankara’daki çok üst düzey bir siyasetçi; “Vali, şovlarla değil, icraatları, yatırımları ve projeleri ile gündeme gelmeliydi” dedi...
Vali Esen, ayrıca Ankara’ya gittiğinde, Mesut Yılmaz’ı ziyaret etmiş, ben de köşemde değinmiştim…
Sonuçta hem Valiye, hem de adımın karıştığına üzüldüm…

***
Eski Başbakan Mesut Yılmaz, sık konuşmuyor.
Konuşunca da tam konuşuyor…
Yılmaz, TBMM Genel Kurulu’nda Dışişleri Bütçeleri görüşmesi sırasında söz alarak iki tehlikeye işaret etti…
Mesut Yılmaz, başlatılan kampanyanın, ABD Kongresi’nde Nisan ayından önce çıkması beklenen soykırım tanıma kararına psikolojik zemin hazırlamaya yönelik olduğunu belirterek herkesi uyardı.
Yılmaz, “Türk Devleti’nin politikası, konunun tarafsız, uluslararası bir bilim kurultayına bırakılması yönündedir. Bu, kendine güvenen, medeni ülkelerin anlayacakları dilden bir tavırdır. Bunun arkasında herkesin sağlam durması gerekmektedir” diyerek bir devlet adamı duruşu gösterdi..
***
Sevgili okurlarım,
Son dönemlerde moda oldu;
“Kürt” açılımı “Ermeni” açılımı ve “Alevi” açılımı…
Herkes bir açılımının peşinde…
İstekler sıralanıyor, açık oturumlar düzenleniyor.
Her kafadan sesler çıkıyor.
Herkes, her konuda uzman kesiliyor...
Kürtçe, Alevi kanallar kuruluyor
İşin kötüsü, bunların hepsini “İnsan Hakları” şemsiyesi altında bizi bölmeye çalışan AB ile sözde dostumuz ABD yaptırıyor…
Allah aşkına, bizden bunu isteyen Avrupa, kendi ülkelerinde; Türkçe televizyonu kuruyorlar mı?
“Türkler Türkçe öğrensin” diye..
Almanya, Almanca bilmeyen Türk işçilerine oturum vermiyor…
“Madem benim ülkemde yaşayacaksın, benim resmi dilimi bileceksin” diyor.
Doğru olanı da bu...
Türkiye’nin resmi dili, Türkçedir...
Herkes bu dili bilecek...
Vatandaş olmanın gereğidir bu…
20 çocuk yapmasını bilenler, çocuklarına Türkçe’yi öğretecek.
Eğitimini sağlayacak, okula gönderecek.
Devletin okulunu yakmayacak, öğretmeni kaçırmayacak.
Diğer diller, mahalli lehçelerdir,
Karadeniz’in bazı yerleşim birimlerinde “Lazca” dili konuşulur.
Mahalli şive olarak kullanılır.
Ben de bu dili bilenlerdenim.
Ama çocuklarım bilmiyor.
Resmi dilimiz Türkçedir ve bundan da gurur duyuyoruz.
Başka arayışın içine girmiyoruz.
Şimdi, Lazlar da kalkıp, “Laz” açılımını mı istesinler?
Bunu mu istiyorsunuz?
Bu, bizi bölmek isteyenlerin oyunudur.
Türkiye’yi böldürtmeyeceğiz.
Buna alet olmayacağız.
***

Karadenizliler olarak, dosta düşmana mesajımızdır.
Türkiye’nin çimentosuyuz, çalışkan ve vatanperveriz.
Onurluyuz, gururluyuz, yardım severiz.
Dahası güzel insanlarız.
Memleketin en zor günlerinde bütün düşmanlar karşısında dimdik ayakta durarak;
Haksızlığa izin vermedik, teröre asla karışmadık,
Uyuşturucuya bulaşmadık, yanlış işlere girmedik.
Devletimizi, bayrağımızı hep bildik. Saygıyı elden bırakmadık.
Hem dinimize bağlı, hem Cumhuriyetimize sevdalı kaldık
Demokrasiyi elden bırakmadan;
Hep lider, Başbakan, Meclis Başkanı, Paşa, siyasetçi, bürokrat yetiştirdik.
Çocuklarımızın eğitimine önem verdik
Devletimizin bize verdiği hizmetlerle yetindik, eksiklerini kendimiz tamamladık...
Karadeniz’in birçok köyünde asfalt yoktur.
Karadenizli bunu sorun yapmıyor, devletini suçlamıyor.
Bunu sorun yapmıyoruz.
Bakabileceğimiz kadar çocuk yaptık…
Okul yakmadık, devlete karşı gelmedik
Hiçbir açılımın peşinden koşmadık, ayrıcalık istemedik.
Hiçbir Karadenizlinin yakını, dağda terörist olmadı.
Bizi bölmeye çalışanlara asla izin vermedik, barındırmadık.
Atatürk Cumhuriyeti’ne gönülden bağlı kaldık
Çocuklarımızı asker ocağına davul- zurna ile gönderdik.
Şehitlerimizi bağrımıza bastık.
Bu özelliklerimizi korumaya da devam edeceğiz.
İşte bizim açılımımız…
Bizi zorlamayın…
Yeni yılınızı kutluyorum.