Evet değerli dostlar, bugün bu iki kavram üzerinden dünyadaki değişen ve gelişen olayları dilimin döndüğünce yorumlamaya çalışacağım.

SİYASET:

Siyaset, Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş ve anlayış biçimi anlamına geldiği gibi, Felsefi bir tanım olarak da siyaset belirli bir amaç doğrultusunda gerçekleşmesi istenen bir değişim için uygulanması planlanan tüm gidiş yolları..

Şimdi gelelim ülkemizin  gelişen olaylar karşısında siyasetimize ve siyasilere..

Aziz milletim, değerli dostlar; şu an dünyamız adı henüz konmamış üçüncü dünya savaşını yaşıyor. Bu bir oyun değil gerçeğin ta kendisi. Adı henüz konmamış diyorum zira henüz bloklar resmi olarak oluşturulmamış. Her ne kadar NATO ve BM üyesi olsak da ülke çıkarlarının ön planda olduğu, coğrafya’nın yeniden çizileceği ve var olma ya da yok olma mücadelesinin verildiği bir zamanda dostluk ve müttefiklik kavramlarından söz etmek eşyanın tabiatına aykırıdır.

Yanıbaşımızda coğrafyamızda yaşanan olayları bugünün planı veya bir anda gelişen bir plan olarak görürsek yanılırız. Küresel güçler ve aktörler yüzyıllık planlarıyla karşımızdalar. Tarihimizi ve geçmişimizi bilmek mecburiyetindeyiz. Düşmanlarımızı iyi tanımak durumundayız. Atanı dedeni tanıyacak, kimlerle niçin mücadele etti, kimlerle niçin savaştı.. Geçmişini ,tarihini bilmezsen geleceğe emin adımlarla yürüyemezsin.

Osmanlı imparatorluğunun en buhranlı döneminde 1876 yılında tahta çıkan Sultan Abdulhamit Han kendine has siyasi dehası ve engin ferasetiyle Devlet-i Aliye-i Osmaniye’nin parçalanmasına engel olmuş, ta ki 1909 da tahttan indirilene kadar. Sonrası uzun hikaye, ayrı bir konu. Oralara girecek değilim. Balkan harbi ,Çanakkale savaşları vs. vee parçalanmış Osmanlı…

Şimdi Türkiye Cumhuriyeti Devleti üzerinde emeli olanların hesabı bittimi? Tabiki hayır. Hiçbir zaman da bitmeyecek. Velev ki sen Müslüman Türk’sün. Şimdi yapmaya çalıştıkları ne? Hani iki milyon kilometre kare olan toprağımızı bölerek  yedi yüz seksen bin kilometre kareye düşürüp müstemleke  devletler kurmuşlardı ya. Evet şimdi de yeniden yedi yüz seksen bin kilometre kare üzerinde operasyon yaparak büyük İsrail devletinin kurulmasına zemin hazırlıyorlar. Dedelerinin bıraktığı yerden görevi devralanlar, güçleri yeterse bu işi kotarmaya çalışacaklar. Leş kargaları gibi, sırtlarlar gibi etrafımızı sarmışlar. Her türlü insanlık dışı enstrümanları kullanarak üzerimize geliyorlar. 

Evet Türkiye Cumhuriyeti Devleti her ne kadar bağımsız desek de , bağımsız değildik. Ekonomik, teknolojik, sosyolojik ve siyasi anlamda hep bağımlıydık. Dik durabilmek ve düşmanınla cebelleşmek için onun nispetinde gücünüzün olması gerekiyordu. Evet Sultan Abdul Hamid Han sanayileşmesini tamamlayan Avrupa karşısında , ancak siyasi dehasıyla ve engin ferasetiyle 33 yıl parçalanma sürecini uzatabilmiştir.

FERASET:

Feraset hem derinlikli ve hem de kuşatıcı bir bakışla bakabilmektir. Feraset, karşındaki insanların sezgilerine ulaşabilme yeteneğidir. Her insanın kendine göre bir feraseti vardır. Fakat tecrübeler feraset için önemli bir açılım sağlar. Örneğin , tecrübeli bir esnaf müşterisinin davranışından alışveriş yapıp yapmayacağını, tecrübeli bir öğretmen, öğrencisini gerek tahtaya kalktığında ve gerekse sınıfa geç geldiğinde üreteceği mazereti sezebildiği gibi , tecrübeli Devlet adamları da gerek toplum içerisinde ve gerekse dünyadaki gelişen olayların ne tür sıkıntılara sebebiyet vereceğini önceden görüp sezer ve buna göre tedbirler alır. Ferasetle alakalı sevgili Peygamber Efendimiz de bir hadisi şeriflerinde ‘’Müminin ferasetinde sakının, zira o Allah’ın nuruyla bakar’’. Allah c.c da ENFAL Süresi 29.Ayeti kerimesinde mealen ‘’Ey iman edenler eğer Allah’tan sakınırsanız, o size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, izi bağışlar’’.

Şimdi gelelim günümüze ve siyasilere…  Gerek geçmiş tarihi ve gerekse yakın tarihi iyi bilen Sayın Cumhurbaşkanımız, yaşanan bu tarihi gerçekler ve tecrübelerden sonra, iktidara geldiği ilk günden başlayarak Devletimizin bekası için her alanda yoğun bir çalışma seferberliği başlatmış, başta ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntıları ve beraberinde savunma sanayi ve teknolojik hamleleri başlatarak bu alanlardaki bağımlılığını ortadan kaldırmış oldu. Her şeyden evvel ilk olarak bağımsızlığımızı tehdit eden ve yıllar yılı bir karabasan gibi sırtımızda duran bize nefes aldırmayan İMF denen canavarı söküp attı… Terörü yok etmek için elin silahı ve elin istihbaratı ile bu işlerin çözülemeyeceğini bildiği için savunma sanayını güçlendirmek için çalışmalar başlatıldı. Bu alanda önemli mesafeler kat edilerek ordumuza önemli silahlar, cephaneler, toplar, tanklar, füzeler, savaş helikopterleri , insansız hava araçları gibi birçok araç gereçler kazandırıldı. Reis biliyordu ki kendi silahın olmazsa savaşamazsın. Kıbrıs barış harekatında uyguladıkları ‘‘bizim silahımızı bize doğrultamazsınız’’ ambargosuyla karşılaşırsınız. İsrail’den aldığınız insansız hava araçları teröristlere ait bilgileri size değil sizin askerinizin bilgilerini teröriste verir. 

Evet, bu bir siyasi FERASET’tir. Bütün bunları bildiği için Reis sabırla bu alanlarda güçlenmemizi bekledi. Gelinen noktada kendi uydumuzu yaptık ve böylece istihbaratımızın millileşmesini sağladık. Artık düğmeye basma zamanı gelmişti. Kendi milli gücümüzü oluşturmuştuk ve Reisin tabiriyle bir gece ansızın Fırat kalkanı operasyonuyla kabus gibi üzerlerine çöktük. Başarıyla çıktığımız bu operasyonun ardından Zeytin Dalı Operasyonuyla yine bir gece ansızın Afrin’de üzerlerine bomba olduk yağdık. Fakat ne gariptir ki yandım anam sesleri içerden Türkiye’den geldi. Fırat kalkanı operasyonuna karşı olanlar Afrin’e de girmemizi istemiyorlardı. Ülkemizdeki bir gurup siyasetçiler Türkiye düşmanlarının safında yer almış onların ağzını kullanıyordu. Haa bu da bir FERASET’tir. Bu da bir bakış açısıdır. Milletimiz tarihe not düşüyor, torunlarımız değerlendirecektir. Bütün bu operasyonlarda ve alınan kararlarda MHP genel başkanı Sayın Bahçeli’nin destekleri ve şu sözleri tarihteki yerini almıştır. ‘’şimdi siyaset zamanı değil, önce vatan sonra siyaset ‘’ diyerek hükümetin ve devletinin yanında yer almasını takdire şayan, ismiyle müsemma bir tutum olarak değerlendiriyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu küresel zalimler karşısındaki sarsılmaz dik duruşu Sayın Bahçeli’yle daha da güçlendi. Yıkılmaz bir kale oldu. ‘’Korkaklar zafer anıtı dikemezler’’ sözü ne de güzel söylenmiş.

İşte düşmanlarımızın bize karşı oynadıkları oyunları, tuzakları FERASET dediğimiz bakış ve sezgilerle bozuyor, başarılı operasyonlarımızla yeni bir kahramanlık destanı yazıyoruz. Evet, şimdi tarihi biz yazıyoruz, tarih de gelecekte bu operasyonları ve destekleyenleri yazacak.  Elbette karşı çıkanları da…Şimdi her şey bütün çıplaklığıyla ortada dururken ,gerçekleri görmeyip, Türkiye düşmanlarının değirmenlerine siyasi bir blok oluşturup su taşıyanlara ne demeli.. Bir İsrail’in, bir Fransızın, bir Almanın, bir Amerikanın Fırat Kalkanı operasyonu ve Zeytin Dalı Operasyonunu yapmamıza karşı çıkmalarını anlarım da bizim içerdeki bizden gözüküp bizden olmayanlara ne demeli…Bu   operasyonların başarısızlıkla sonuçlanmasını dört gözle bekleyen hainler var.  Onlar için ülken işgal edilmiş, parçalanmış önemli değil. Ülke parçalansın yeter ki bu iktidar gitsin bu denli yani…

Bre gafiller işgal güçleri bomba yağdırırken ayrım yapmıyor haa. Suriye’de, Libya’da, Irakta vs. taş üstünde taş koymadılar. Bu gemi batarsa hep birlikte yok oluruz. Bunu akıl edemiyorlar. Bizim gidecek başka vatanımız yok. Canımızla, kanımızla kurduğumuz bu cennet vatanı, yine kanımızla canımızla korumaya kararlıyız. Korkakların bu vatanda işi yok. Kendilerine vatan bulsunlar. ‘’Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır’’…