1. YAZARLAR

  2. D. Ali TAŞÇI

  3. SORULAR… SORULAR…
D. Ali TAŞÇI

D. Ali TAŞÇI

Yazarın Tüm Yazıları >

SORULAR… SORULAR…

A+A-

 

            Kafamda birçok sorular dolaşıyor ve ben bunlara ikna edici cevaplar vermekte zorlanıyorum. Bir kitap okuyorum, “cevap belki bu olabilir” derken, bir başka kitap onu silip atıyor. Mesela;

            1914’te Birinci Dünya Savaşı’yla birlikte Çanakkale Savaşı da ardından patlak verdi. Çoluk çocuk savaştaydık. Üniversitede okuyanlarla birlikte lisede okuyan öğrencilerin de bir kısmı savaşa katıldılar. Savaşa girerken dört milyon kilometre kare toprağa sahiptik, çıktık 780 bin oldu. Savaşa girerken bir dolar 80 kuruştu.

            1916’da “Çanakkale geçilmez.” dedirterek, İngilizlerin başını çektiği haçlı sürüsünü kovduk! İki sene sonra ne oldu, nasıl oldu da 1918’de İngilizler İstanbul’u işgal ettiler? 1923’te İstanbul’dan çekildiler, fakat kısmen kalarak 1936’da terk ettiler (mi?). Beş sene İstanbul’u İngiliz valisi yönetti.

            İngilizler Çanakkale’ye gelirken, Uzak Doğu’daki Müslümanlara (Yeni Zelanda dahil.) “İstanbul’u, yani halifeyi düşman işgalinden kurtarmaya gidiyoruz.” yalanıyla oralardaki Müslümanları da peşlerine takarak üzerimize geldiler.

            Doksanlı yıllara kadar Çanakkale’yi ziyarete açmadık, Neden?

            Çanakkale’nin yanında iki milyon civarında Balkan Savaşlarında kaybımız oldu, ölüm ve göçlerden, ama bunlar pek gündemde tutulmadı! Niçin?

            Orta Doğu’daki, Kuzey Afrika’daki kayıplarımız saklandı. Kutu’l Amare’yi yeni duyduk. Neden?

            1927’de ilk nüfus sayımı yapıldığında 13 milyon nüfusumuz vardı ve bunların 9 milyonu kadın, 4 milyonu da yaşlı erkekler ve çocuklardı; çünkü gençler savaşlarda şehit düşmüştü.

            Azınlıklar Osmanlı döneminde askere alınmazdı; onlar da ticaretle uğraşır ve yurt dışına giderek okurlardı. Savaşlarımızın hiçbirinde onlar yoktu ve fakat sulh döneminde yeni devlet oluşturulurken bürokrasiyi onlar mı oluşturdu?

            !932’lerde üniversiteler kurulurken, Alman Yahudisi profesörlerin bu kuruluşlarda nasıl bir etkisi olmuştu?

            Biz tümüyle Batı emperyalizmine, haçlılara karşı savaşmışken, “Muasır medeniyetler seviyesi- Çağdaş uygarlık düzeyi”nin anlamı ne demekti? Bizim kökümüzü kazımaya gelenlerin uygarlıkları bize niçin bu kadar şirin görünmüştü? Dünyayı kana bulayanlar çobanlar mıydı yoksa üniversite mezunları mı?

            Mehmet Akif İstiklal Marşı’nda, “ Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” ve “ Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli.” dediği için mi “istenmeyen adam” ilan edilerek ülkeyi terk etmeye zorlandı?

            Mehmet Akif on buçuk sene sonra (1936 Haziran’ında) Mısır İskenderiye limanından ayrılarak vapurla İstanbul’a geldi. Bunun üzerine dönemin İç İşleri Bakanlığı, İskenderiye Başkonsolosluğuna, “Mehmet Akif’e Türkiye’ye giriş vizesini kim verdi?” diye soruşturma açtı mı?

            1925’te ve 1937’de niçin yeniden “İstiklal Marşı” yazma yarışması açıldı? Bunun sebebi ne idi?

            Akif’in cenaze namazına neden bir resmi görevli katılmadı? Cenazesine katılan üniversite öğrencileri neden nezarete tıkıldı?

            Tümüyle bir milletin asırlardan beri getirdiği inançları, gelenekleri neden düşman ilan edilerek adeta onlara karşı sindirme hareketi uygulandı.

            Neyse. Ben aslında Yeni Zelanda’daki teröristi lanetleyecektim?

            Şehitlerimize rahmet!

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twittwe:@DAliTasci

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız