SÖZÜ HÜSEYNİ, EYLEMİ YEZİDİ OLANLAR
Şehit Ömer Halisdemir’e 14 Temmuz günü birisi çıkıp, “ Niğde Üniversitesi’nin adı değişip, o üniversiteye senin adın olan Ömer Halisdemir ismi konacak!” deseydi, asla buna inanmaz, “rüya” deyip geçerdi.
Yine 14 Temmuz günü, sıradan bir vatandaşa, “ Fetullah Hoca’nın emriyle Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki birçok asker ayaklanıp ülkede en kanlı darbeye imza atacak!” deseydi, bunun rüya bile olamayacağına hükmeder ve gülüp geçerdi.
Türkiye’de ve dünyada gelişen olaylar o kadar hızlı bir eğilim gösteriyor ki, zaman adeta olaylara yetişemiyor! Tarihte yüz yılda bir meydana gelen olaylara bakıyoruz da, günümüzde bir günde bunlardan birkaç tanesi gün yüzüne çıkıyor ve insanlar bütün bunlara hayret etmiyor; çünkü bunlar olağan işlerden sayılıyor.
Neredeyse zamandan hızlı akıp giden olaylar, insanlara çok kötü bir miras bıraktı; düşünmemek ve güvenmemek! Bu denli hızlı akışta düşüncenin yeri yok çünkü. Akl-ı selimin yozlaştığı bir dünyada hak ve adaletten söz etmek, tilkilerin gülüşüne neden olur. Tilkilerin güldüğü bir yerde ise tavuklar yas ilan eder.
Güvenmemek; hayatta güvenecek bir durağınız yoksa kendinizi canavarın ağzında hissedersiniz. Güven duygusu, aynı zamanda insanı da insan yapan duygunun adıdır; onun yokluğunda insan her türlü ikiyüzlülüğü sergiler, insanlıktan çıkar.
Terbiye olmamış insan kan dökücü bir varlıktır. Kendi yaşamı her şeyin üstünde olduğu için, hayatı riske girdiğinde dünyayı kana bulayabilir. Bu tarz insanlar hayatı sadece dünya ile kayıt altına aldıklarından, ölümü çok amansız bir düşman olarak görürler ve onun gelebilecek olduğu her yer ve yöne karşı savaş ilan ederler. Oysa ölüm hiç umulmadık yerden çıkagelir ve canevini vurur.
Bir “ulu emir”le sokağa dökülen ve canlarına uzun yaşam ve mutluluk garantisi alan darbeciler, bir gün sürmeden giriştikleri ihanetin bedelini canlarıyla ve mallarıyla ödediler, ödüyorlar ve ödeyecekler. Dedim ya, bu kadar hızlı seyreden bir zaman diliminde düşünebilmek pek mümkün değildir.
Yükselmek de bir anda, alçalmak da. Kısa zamanda beylerin köleliğe savrulduğu, kölelerin beyliğe yükseldiği bir başka zaman var mıdır, bilemiyorum. Bu nedenle hiç kimse güvende değil ve herkes tedirgin. Belki de çağımızın en belirgin özelliği, güvensizlik ve bunun getirdiği tedirginlik. FETÖ’nün bu millete şırınga ettiği en büyük bela, güvensizlik; herkes en yakınından şüphe etmeye başladı. İnsanlar olur olmaz birbirlerini gammazlıyor. Bu nedenle yargının kılı kırk yararak hareket etmesi gerekmektedir.
Oksijenle hidrojenin savaşından doğmuştur, suyun barışı. Nefsle şeytanın savaşından da ruhun barışı, sabah güneşi gibi insanın içini aydınlatmıştır. Önümüzdeki zamanlarda, inşallah, birilerinin savaşından da Türkiye’nin barışı doğacaktır, diye ümit ediyorum.
Dünya, vücudunu ve nefsini besleyenlerin meydanı olduğundan vücut, ölüme kurban olmuş ve ruh esarette kalmıştır. Gönlü besleyenlerin gönlü de yüce âlemlere tırmanmıştır. Sureten İdris, manen İblis olanlar; sözü Hüseyni, eylemi Yezidi kokanlar dünyaya hâkim olurlarsa, orada yerin altı, yerin üstünden hayırlı olur. Ne var ki, gönlü besleyenlerin dünyaya dönüş vakti gelmiştir ve olup biten olaylar da bunun habercisidir. Ben ne kehanetten söz ediyorum, ne de kerametten; tarihin yolunu izleyenler bunun izlerini görebilir.
Çaresizliğinin farkına varamayan insan kendini ilahlaştırır ve kullar arar. Bu durumlarda Allah Musa’yı gönderir ve Firavun’u ikaz eder. Söz dinlemeyen Firavun da Kızıldeniz’de boğulur.
Terbiye olmamış insan gücünü artırdıkça sadist eğilimler gösterir. Durumu o noktaya vardırır ki, en yakınlarına karşı bile amansız düşman kesilir. Bu kadar düşman arasında artık onun yaşaması mümkün değildir. Bu tıpkı şuna benzer; karıncanın kanatlanıp uçması, onun ecelinin geldiğine işarettir; bir kuşa yem olur.
Din ( İslam ) orta yoldur. Kim bu orta yolu bırakıp dengesini kaybederse, onun sonunun geldiğini söylemek ne bir kehanettir, ne de bir keramet.
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitte:@DAliTasci
NOT: Gaziantep’teki katliamı şiddetle kınıyorum. Alevilerin düğününü bombalamışlar. Aynısını Sünnilere de denemeye kalkışacaklar. İçimizdeki Batı hayranlığının son kusmukları da çıkıyor. Tarihimizi yeniden ve doğru olarak yazıp çocuklarımıza okutursak geleceğimiz çok aydınlık olacaktır, inşallah.
YAZIYA YORUM KAT