![TEMEL YAŞAR KONGREDE GÜVEN TAZELEDİ](https://d.pazar53.com/news/45616.jpg)
TEMEL YAŞAR KONGREDE GÜVEN TAZELEDİ
TES 14 Nolu Kaçkar Şube’de Temel Yaşar ve yönetimi güven tazeledi...
KAMU-SEN Konfederasyonu’na bağlı olarak faaliyet gösteren Türk Enerji Sendikası 14 Nolu Kaçkar Şubesinin 4. Olağan Genel Kurulu geniş bir katılım ile Rize Serbest Muhasebe ve Mali Müşavirler Odasının toplantı salonunda yapıldı.
Genel Kurula, MHP il Başkanı Cem Kazmaz, MHP il Başkan yardımcısı Serkan Birben, CHP Merkez İlçe Başkanı Recep Durmuş da katıldı.
Genel Kurulda, sivil toplum kuruluşlarından Rize’de yeni faaliyete başlayan Türk Ocağı Rize Şubesi’nin Başkanı Turan Aslan Mercan, Türk Eğitim Sendikası Şube Başkanı Celal Akarsu, Türk Sağlık Sendikası Şube Başkanı Rıfat Terzi, Türk Büro Sendikası Şube Başkanı İbrahim Hacımustafaoğlu, Ziraatçılar Derneği Başkanı Müfit Akman, TÜRKAV Rize Şubesi Başkanı Hüseyin Avni Taşdelen ile Türk Eğitim Sendikası eski Şube Başkanı Mevlüt Sancaktutan da hazır bulundu.
KAMU-SEN Genel Başkanı İsmail Koncuk, Türk Enerji Sendikası Genel Başkanı Celal Karapınar, Türk Diyanet Sen Genel Başkanı Nuri Ünal, Türk Büro Sendikası Genel Başkanı Fahrettin Yokuş, Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu Çaykur Bilgi İşlem Dairesi Başkanı Ahmet Zenginal; genel kurula, mazeretlerine binaen katılamadıklarını belirterek, telgraf gönderdiler.
Divan Başkanlığını Sendikanın eski sekreteri Fikri Kaçmaz’in yaptığı genel kurulda, Çaykur Sabuncular Çay Fabrikası Başuzmanı Ahmet Dereci söz alarak kısa bir konuşma yaptı.
Yönetim kurulu faaliyet raporunu sendika sekreteri Kahraman Uzunali, Denetleme kurulu faaliyet raporunu ise Hasan Çebi okudu. Raporlar ibra edildikten sonra seçimlere geçildi.
Tek liste ile gidilen seçimde Şube Başkanı Temel Yaşar ve yönetim kulu üyeleri güven tazeledi.
Temel Yaşar başkanlığındaki yönetim kurulu şu isimlerden oluştu: Kahraman Uzunali, Tahsin Çolak, Zafer Özkaya, Emin Demirci, Yılmaz Fıstık ve Özgür Çağatay Gümüş.
Şube başkanı Temel Yaşar yaptığı teşekkür konuşmasında şunları söyledi: “1987’li yıllardan bu yana Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı Rize Şubesi TÜRKAV’ın öncülüğünde başladığımız bu uzun yolculuğa sırasıyla Turan Aslan Mercan, Rahmi Şenkaya, Hüseyin Terzi, Hüseyin Avni Taşdelen ile birlikte yüzlerce gönül dostu ile birlikte mesafe kattık. O yıllarda sendikalar kanunu yoktu. Sayın başbakanımızın bugün ifade ettiği gibi ‘yetmez ama evet’ dediğimiz ileri demokrasi de yoktu. Faaliyetlerimizi Cumhurbaşkanı vekili Merhum Erdal İnönü’nün bir genelgesi ile sürdürebiliyorduk. Hiç kimse bize ‘Ne yapıyorsunuz, ne konuşuyorsunuz, nasıl konuşuyorsunuz?’ diye hesap sormuyor, savunmamızı istemiyordu. O yıllarda; Kamu çalışanlarının hak ve menfaatleri doğrultusunda eleştirdiğimiz iktidar partilerinin il başkanları ve yöneticilerinden, iktidar yanlısı üst düzey bürokratlarından sendikamıza, üyelerimize karşı ötekileştirme tavrı hissetmiyorduk. Ayni yıllarda; iktidar olan partilerin kamu çalışanları lehine olmayan çalışmalarından dolayı yaptığımız eleştiri ve tenkitlerden sonra il teşkilatlarından randevu isteyip rahatlıkla kapılarını çalabiliyorduk. Kapılarda karşılanıp, kapılara kadar uğurlanıyorduk. O yıllarda demokrasi ‘yetmez amma evet’ dediğimiz bugünkü kadar ileri düzeyde değildi. Sosyal, ekonomik ve kültürel haklarımızı aramak amacıyla Ankara’da yürüyüşler organize edip, Genel Merkez yönetici arkadaşlarımıza destek vermek amacı ile Rize’den iki-üç otobüs ile yollara düşebiliyor, gönül bağı kurduğumuz vekilleri, bakanları rahatlıkla eleştirebiliyorduk. O yıllarda; sendikal aidatlar bugünkü gibi bordrodan kesilmiyordu. Ankara’da tertip edilen mitinge gelemeyecek olan gönül dostlarımız muhakkak kendilerinin yerine bir kişinin gidiş-geliş masraflarını ekonomik olarak karşılıyor. Maddi İmkânları iyi olmamasına rağmen, cebindeki parasının yarısını gönül rahatlığı ile sendika adına paylaşabiliyordu. Geçen süre içinde sendika adına çok işler başardık. Bunları burada sıralamaya kalkmak çok zaman alır. Demek ki günümüze geldiğimizde iyi sendikacılık yapmak, başarılı olmak, üye sayısını artırmak için yeterli olmuyor. Memur 2014 yılı için sadece 123 TL’ye mahkûm edildi. Özlük haklarından doğabilecek gelirler unutuldu. Kamu Sen’den başka kimsede ses yok. O nedenle sendikal konuları da konuşalım, kamu çalışanları olarak ülke meselelerine de sahip çıkalım. Sendika kimliği ile değil de sivil toplum kuruluşu olarak ülkemizin her meselelerini konuşmak, tartışmak, paylaşmak gerektiğinde; Başbakanımız Sayın Tayyip Erdoğan; ‘Başı açık olan da başı örtülü olan da bu ülkenin vatandaşıdır, bu cumhuriyetin sahibidir, bu ülke üzerinde eşit hak ve özgürlüklere sahiptir’ dediği için alkışlıyoruz. CHP Milletvekili, türban tartışmasının yaşandığı Meclis Genel Kurulu’na Atatürk resimli Türk Bayrağı taşıyan tişörtle katıldı. PKK’nın Meclis’teki vekillerinden biri bayrağa, Atatürk’e, andımıza sahip çıkanları ırkçılıkla, ayrımcılıkla, faşistlikle suçladı. Bu yanlış değerlendirmeyi lanetliyoruz. Bayrağa, Atatürk’e, andımıza sahip çıkanlar ırkçı, faşist ve ayrılıkçı değil; bütünleştiricidir. Van'da konuşan Başbakanımız Sayın Erdoğan, farklı dinlere mensup herkesin hukukunu koruduklarını belirterek, ‘Hatta hatta ateistin de hukukunu koruyacağız’ demiş. Memnuniyetle karşılıyoruz. Çünkü Atalarımızın izinde olduğumuzu belirtiyoruz. Ancak ülkemizde sendika üyeleri arasında yapılan ayrımcılığın neden yapıldığını sormadan da geçemiyoruz. Yoksa bizlerde mi ateist olmalıyız. MHP Lideri Devlet Sayın Bahçeli; ‘Biz MHP’yi böcek gibi sararak dinleyenlerin, siyah camlı arabalarla partimizi gözleyenlerin ve Başbakan’a Balgat haberleri olarak sunanların kimler olduğunu pekâlâ biliyor ve bu yüzleri tanıyoruz. Buna rağmen biz yabancı basında çıkan haberlere bel bağlayarak, üzerimize hesap yapmış olan bir devlet memuru hakkında bile yorum yapmayacak kadar şahsiyetli bir hareketiz’ dedi. AK Parti Muş Milletvekili ‘ucube andımızı kaldırdık’ dedi. Doğu Türkistan’ın, Ayyıldızlı tişört giyenlerin ‘terörist’ olarak tutuklandığı bir ülke haline geldiğini göremiyoruz. Türklük şuurunda olmak, yabancı bir ırkın şuuruna sahip çıkmamak davasıdır. ‘Elin oğlu okur atomu böler; bizimkiler okur milleti böler’ demişti Necip Fazıl Kısakürek. PKK, Türkiye Cumhuriyeti Devletinden rahatsız oldu, kurumların logosundan kaldırıldı. Andımız kaldırıldı. Bayrak açanların elinden, ‘tahrik unsurudur’ diye toplatıldı. Anadilde eğitim istendi geldi. Eş başkanlık istendi geldi. Şehir adları istek üzerine değiştirildi. Türkçede olmayan w, q, x harfleri getirildi. ‘Türklüğün bir dili var. Yalnız tek bir dili var. Başka dil isteyenin başka emelleri var” diyen merhum Ziya Gökalp’ı bir kez daha alkışlayalım. ‘Bir çete reisi, çocuk katılı, allahsız kâfir Apo mu Türkiye’ye barış ve demokrasi getirecek? Apo mu İslam kardeşliği öğretecek? Bu zorunuza gitmiyor mu?’ diyor Prof. Dr. Ümit Özdağ. Anmadan geçemiyorum. ‘Günümüzde Suriye için cihat fetvaları icat edenler; yüzyıllardır İsrail için neden bu kadar sessiz kaldılar?’ diyor birileri. Milli marşımız söylenirken ayağa kalkmayan bazı AK Partililer, PKK marşı söylenirken nasıl da yüzleri kızararak ayağa kalkıyorlar. ‘Zulmün olduğu yerde demokrasi olmaz’ demiş sayın başbakanımız. Doğru söze alkış tutarız. Ancak zulmün olduğu iş yerinde de, iş barışı olmaz diyen Kamu-Sen Genel Başkanı Sayın İsmail Koncuk’u da alkışlıyoruz. Bu vatan için, bu millet için Ulubatlı Hasan misali ne bayrağı yere düşürürüz, ne de para için, makam için onurumuzu diyorum ve hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Ne mutlu türküm diyene”
HABERE YORUM KAT