1. YAZARLAR

  2. D. Ali TAŞÇI

  3. “TSK’DA BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI KALKTI” (28 ŞUBAT)
D. Ali TAŞÇI

D. Ali TAŞÇI

Yazarın Tüm Yazıları >

“TSK’DA BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI KALKTI” (28 ŞUBAT)

A+A-

 

            Ajanslar, haber kuruluşları haberi anında duyurdular: “ TSK’da başörtüsü yasağı kalktı. İsteyen subay ve astsubaylar TSK’nın bünyesinde başörtüsü takabilecek.”

            Bu haberin aslına bakılırsa “Su içme, yemek yeme yasağı kalktı.” demekle eş anlamlı olduğu fark edilir; çünkü inananlar için, başörtüsü ve dini inanç kuralları, yeme- içmeden daha önemlidir. İnsan yemeden içmeden yaşayamaz, ölür; ama dinini yaşayamazsa ebediyeti mahvolur. Bunun ne anlama geldiğini ancak kâmil iman taşıyanlar bilebilir.

            28 Şubat yargılamalarının yapıldığı günlerdeyiz. Tam da bunun arifesinde yukarıdaki haber gündeme oturdu ve Türkiye’de kıyamet de kopmadı. Oysa 28 Şubat günlerinde yaşananları, o traji-komediyi, o insan anlayışının çok altındaki davranış biçimlerini, o mantık tutulmalarını, o kin ve nefreti bugün bile yazmaktan haya ediyoruz. Ne var ki o gün 28 Şubatçıların iz’an ve anlayışları maalesef dibe vurmuştu ve bir zulmün temsilciliğini yapmaktan adeta gurur duyuyorlardı.

            Düşünebiliyor musunuz; Adana’daki bir lisede, iki garip öğrenci, korkularından, okulun çatısına çıkarak orada gizli gizli namaz kılarlarken, iri gazetecilerden biri ve tam 28 Şubat tetikçisi, kamerayı çocukların namazına zumluyor ve irticanın, okulları işgal ettiğinden salyalarını akıta akıta söz ediyordu. Sun’i rüzgâr estirerek olmayan denizi dalgalandırmaya çalışıyor ve halkın üzerine korku salıyordu.

            Sadece bu mu?

            Anadolu annesi çocuğunu askere gönderiyor; fakat onun yemin törenine başörtülü olarak katılamıyordu. Bayram günü, başörtülü yaşlı bir ana, bayrama katılınca, bir astsubay, ananın yanına gidiyor ve onun başörtüsüyle burada oturamayacağını gururla söyleyebiliyordu. Sütçü İmamlar, Şehit Kâmiller Fransız askerlerine karşı kızlarının, annelerinin başörtüsüne el ve dil uzatıldığı için bu ülkede ayaklanmamışlar ve düşmanı ülkeden kovmamışlar gibi, şimdi öz çocukları tarafından horlanıyor, itiliyor, kakılıyorlardı. Kimlerdi bunlar Allah aşkına, kim veya kimler adına bu zulmü işleyebiliyorlardı?

            Ülkenin en kibar ve nazik Başbakan’ına, bir subay çıkıyor küfrediyor, bir başkası ona omuz atıyordu.

            Çocuklarımız okullarında birinci olabiliyor, ama diploma törenine başörtülü olarak katılamıyorlardı. Eskaza katılsalar, canavarca davranışlarla, ağızları ve burunları kapatılarak derdest ediliyor ve salonlardan kovuluyorlardı.

            Bulundukları yerlerde takdirname almış birçok subay, astsubay, sırf eşleri başörtülü veya kendileri namaz kılıyor, manevi değerlere sahip çıkıyor diye ordudan kovuluyor ve aileler perişan ediliyordu. Kimi amansız hastalığa yakalanıyor, kimi de intihar ediyordu.

            Bürokraside, devletin başka kademelerinde eşleri başörtülü olanlar, manevi değerlere sahip çıkanlar mesleklerinden ihraç ediliyor, sürgüne gönderiliyor, aileler dağılıyordu.

            Okullar bir başka kan ağlıyordu. Adı prof.a çıkmış, cübbeliler, okullarda çocuklarımıza adeta kan kusturuyor, “ikna odaları “ kurarak çocuklarımızın ruh dünyalarını karartıyorlardı. İmam-Hatip Okullarından mezun olanlara, puan zulmü uygulayarak, hayat onların yüzüne kapatılıyordu. Genelde fakir ailelerden gelen bu Anadolu çocukları, ülkelerinde okuyamayınca yurt dışına çıkmaktan başka çare bulamıyor ve başta Viyana olmak üzere dünyanın her yerine dağılıyor, anne babaları da yüreklerine kor düşmüşçesine onların hasretiyle yanıyorlardı.

            Tarihte eşine asla rastlanmayan mantıksızlık, zulüm ve kin- nefret; bu ülkede bir grup mütegallibe, bir grup kendini bilmezin millete, millet çocuklarına uyguladığı zulüm ayyuka çıkmışken, Allah, bunları yerle yeksan ediyor ve milletin değerlerini paylaşan iktidar gelerek bütün bu zulümleri zaman içinde kaldırarak milleti aslı kimliğine kavuşturuyordu.

            28 Şubat sürecinde ağzınıza alamayacağınız, “TSK’da başörtüsü” yasağını, bugünkü iktidar kaldırıyor ve isteyen subay ve astsubayın başörtüsü takabileceğini ilan ediyor! Ve buna kimse de ses çıkarmıyor, direniş gücünü kendinde bulamıyor!

            Gençler!

            28 Şubat’ı sizler duysanız da yaşamadınız. Allah bir daha o karanlık günleri ve o karanlık yüzleri göstermesin. 28 Şubat’ı bu milletin çocuklarının organize etmediği çok açık. Bu zulmü düzenleyenler, aynı zamanda FETÖ’nün de önünü açtılar ve bugünlere geldik. İnşallah ülkemizin ve insanımızın önü çok açık. Zalimlerin zulmü ebedi değildir, gün gelir, yapmış oldukları zulüm bumerang gibi onları bulur ve vurur. Ülkemizde de öyle oldu. Nerede şimdi 28 Şubatçılar ve “bin yıl sürecek” diyenler?

            Peygamberimiz (AS), kendisine bunca zulüm uygulayan ve onu Mekke’den, kendi memleketinden kovanları, Mekke’yi fethedince af etmişti; çünkü af etmek, insana yakışan bir eylemdir. O, Mekke’ye girerken, utancından, sakalı, devesinin eyerine değerek şunları söylüyordu: “ Ey insanlar! Aslolan dünya hayatı değil, ahiret hayatıdır!”

D. Ali TAŞ:I (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız