Türk milliyetçilerine düşen tarihi görev
Son günlerde Ankara çok önemli ve önemli olduğu kadar da tarihi bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Türk milliyetçileri Anadolu’nun dört bir yanından yollara düştü ve Lider- Teşkilat- Doktrin adap ve terbiyesiyle güç birliği kurultayına iştirak ettiler.
Toplanan muhteşem kalabalık çok şeyler anlatıyor olsa gerek. Bu karmaşık ve gergin ortamda işini gücünü bırakacaksın, yaşlı genç demeden yollara düşeceksin ve Ankara’ya gideceksin. Bu tür fedakarlıklar ancak davasına inanan insanların işidir.
Bu manzara çok net bir şekilde hepimize şunu gösteriyor ve haykırıyor: Türk milliyetçileri teşkilatından en ufak bir işaret aldıklarında zaman ve mekan düşünmeden yollara dökülebiliyor ve verilecek emre harfiyen uymak şartıyla mensubu olduğu hareket için her türlü zorluğu aşmada kararlı gözüküyor.
Bu kararlılık, bu şuur hareketimiz ve milletimiz adına sevindirici olduğu kadar aynı zamanda gurur vericidir. Millet evlatlarının çeşitli tehdit ve şantajlarla kuşatma altına alınmaya çalışıldığı bir dönemde insanımızın bu yürekli tavrı güzel günlerin müjdecisi olarak yorumlanmalıdır diye düşünüyorum.
Bu kararlılığı ve insan potansiyelini verimliliğe dönüştürmek elbette hareketin zirve noktalarında bulunan görevlilere düşmektedir.
Ankara’da ikamet edenlerin veya bu hareketin stratejilerini belirleyecek noktalarda görev üstlenmiş olanların bu milletin en son cephanesi olan bu insan malzemesini önümüzdeki ilk genel seçimlerde en iyi şekilde iktidara taşıyacaklarına inanmak istiyoruz.
Türk milliyetçilerinin iktidara gelmelerinin zamanı artık gelip geçmektedir. Hiçbir gerekçe, hiç bir sebep veya hiçbir fitne bizleri ayrı düşürmemelidir. Milletin ve devletin bizlerin birliğine ve dirliğine ihtiyacı vardır.
Memleket kızıl ateşle yanıp tutuştuğu yıllarda birlikte tekbir getiren, birlikte taş duvarlar arasında çile çeken, o günlerde omuz omuza bu kutlu davayı koşturan insanların bugün ayrı düşmeleri göz yaşartıcı bir manzaradır.
Bütün baykuşların tepemizde uçuştuğu, bütün şeytan değirmenlerinin MHP üzerine kurulduğu bir süreçte düşmanı çok iyi takibe almak ve kurduğu kahpe tuzakları kırmak her ülkücünün görevi olmalıdır.
Ülkücünün hayat felsefesinde kötü insan olamaz, kötü sebepler olur. Bizim görevimiz insanlardan daha çok kötü sebeplerle savaşmak olmalıdır diye düşünürüm.
Birliğimizi ve kardeşliğimizi zedeleyen sebeplerin arka planında da ya anlaşılmaz bir cehalet ya da bir takım arlanmaz ve utanmazların peyda ettikleri fitne hareketleri vardır.
Bu sebeplerle diyoruz ki; hiçbir arkadaşımızın insanlara olan kırgınlık ve küskünlüklerini teşkilata küskünlüğe dönüştürme hakları asla olamaz.
İnsanız; insanın olduğu her yerde şahsı hesap veya plan yapanlar da olabilir. Siz bu hesapların hedefine de oturtulmuş bir kişi olabilirsiniz. Bir takım haddini bilmezler fitne veya fesat çevreleri sizlerin kardeşliğinizi sabote etmekte isteyebilir. Bütün bunlara rağmen ülkücüye yakışan tavır davaya sadık kalmaktır.
Cennetmekan Başbuğun tedrisatından kazandıklarımız veya bizlere yüklenen teşkilat adap ve terbiyemiz gereği olarak, bir dikeni yakmak için koca bir ormanın yakılamayacağının bilincinde olmalıyız.
Vefasızlığa da uğramış olsak, kenara da itilmiş bulunsak, biz yine de MHP demeye devam edeceğiz.
Geçmişte kızıl kurşunların sağanak yağmur gibi üzerimize geldiği yıllarda kenarda durmayan yürekli insanların veya o günlerde ateşin ortasında gezinen korkusuzların, bugün kenarda durmalarının sebepleri mutlaka araştırılmalı ve nerelerde hatalar yapıldığı konusu mutlaka tespit edilerek zaman geçirilmeden çözülen bağlarımız yeniden onarılmalıdır.
Güç birliği kurultayına bence herkesten önce patiden kovulan arkadaşlarımız davet edilmeliydi ve herkes bu davete icabet etmeliydi.
Elbette ilk sıcak el dargın düşen, onurları bir şekilde kırılan, haklı veya haksız sebeplerle küstürülen insanlarımıza uzatılmalıydı.
Ama ne yazık ki, iş aceleye getirilmiş olmalı ki bu defada bu beklenen olmadı veya olamadı.
Altmış yaşına gelmiş, Türk milliyetçilerinin beraberliğinden başka hiçbir şahsı beklentisi olmayan bir insan olarak sıcak bir muhabbetten başka hiçbir beklentimiz yoktur. Hayatımızın tek gayesi Türk milliyetçilerinin tek başına iktidara gelmeleri ve Ankara üzerindeki teslimiyetçi kuşatmanın kırılarak, imha edilmek istenen milli devletin yeniden inşasından ibarettir.
Olan olmuş ve geçen geçmiştir. Şimdi bize düşen vazife yediden yetmişe zamanı geldiğinde sandıkta MHP’de buluşmak olmalıdır. Kim ne derse desin, kim haddini bilmezse bilmesin. Kimler yan bakarsa baksın. Biz bize yakıştırılanı değil, biz bize yakışanı yapmalıyız ve birilerini mutlaka mahcup etmeliyiz.
Nasıl ki bugüne kadar her türlü vefasızlığa karşı MHP dediysek bundan sonra da son nefesimizi teslim edene kadar birilerinin inadına MHP deme erdeminden asla kopmamalıyız.
Şimdi Sayın Genel Başkan herkesi harekete destek vermeye, kırgınlıkları unutmaya davet ettiler. Bu çağrıya kulakları tıkamak doğru bir davranış olamaz. Bütün Ülkücülerin bu çağrıya önem vereceklerini ve yuvalarına döneceklerini temenni ediyorum.
Unutmayalım ki; bizim ayağa kalkışımız, kırgınlıkları bir tarafa koyup yeniden kucaklaşmamız Türkiye’nin bahtını açacak ve Türk milliyetçilerinin tek başına iktidara gelmelerinin önünü açacaktır.
Önümüzdeki süreçte tarihin en önemli ve onurlu fotoğrafı çekilecek. Ülkücü olan herkesin bu fotoğrafta yerini alması bütün dava arkadaşlarımızın tek dileğidir. Bu vesileyle cümle dava arkadaşlarımıza saygı ve dualarımızın en tükenmez olanını sunuyorum. Her işiniz, Türk için ve Türk’e göre olsun aziz dava arkadaşlarım.
YAZIYA YORUM KAT