1. YAZARLAR

  2. Sadık HÜR

  3. TÜRKİYE HASTALIĞI
Sadık HÜR

Sadık HÜR

Yazarın Tüm Yazıları >

TÜRKİYE HASTALIĞI

A+A-

Demokrasi, ileri demokrasi muasır medeniyet der dururuz...
Bu kavramların neresindeyiz?
Sivilleşmenin neresindeyiz?
Sivil demek; medeni demek, demokratik demektir.
Evet, ancak; Türkiye’de siviller en son sırada kabul edilir.
Sivil toplum örgütü deriz odalarda seçimler olur hep siyasi çekişmeler öne çıkar, yarış o yönde devam eder.
‘Kim daha iyi yapar’ı aramayız; ‘benim siyasi görüşümde olsun da ne olursa olsun’ hesabını yaparız.
Tabipler odasında oda başkanları seçilir; yine siyaset, ideoloji öne çıkar.
Siyasi partilerin teşkilatlarında iç yarışlar olur yine herkes kendi yandaşlarını öne çıkarır; becerenler, başaranlar, kabiliyetliler arka sıralarda kalır.
Siyasette öne çıkmak isteyenler birbirlerine omuz hareketi çekerek öne çıkar, yukarı çıkan merdiveni çeker kimse çıkmasın diye.
Askerlerde demokratik gelişme yine bir Türkiye hastalığı, yıllardır ihtilallar, darbeler, balyozcu, çekiççi, kazmacı diye iç çekişmeler devam eder durur.
Kimse kendi yerini, yetkisini bilmez; sivillerin verdiği vergilerden maaş alıyoruz demez!
Halka hizmet için varız diyen olmaz; sanki halkın başında amir gibi dururlar.
Dindarlar açısından bakıldığında sanki imam caminin ağası, cemaatin amiri gibi davranır; kendi yerini bilmez.
Devlet; dine sahip çıkması yerine dini gelişmeyi tehdit sayar. Bu da bir başka hastalık!
Demokrasisi gelişen ülkelerde devlet dinin bütün ihtiyaçlarını yerine getirerek geliştirirken bizde tam tersi olur.
Bu çekişme 80 yıldır devam eder durur. Ne iştir kimse anlamaz ve kimse bunu gündeme getirip çözmek istemez.
Sendikalar bir başka hastalık. Gelişsin, oluşsun derken yine aynı siyasi çekişmeler, kavgalar, yarışlar öne çıkar; sendikal faaliyetler gerektiği gibi mensuplarına fayda vermez, aksine hem devlete hem de üyelerine zarar verir.
Sanayi kuruluşlarının birlikleri var; kuruluşun yönetimine geçmek için mutlaka bir siyasi kanadın adamı olacaksın.
“Efendim burası sanayi kurumu, siyaset kurumu değil. Gelin biz mesleki gelişmemiz için en iyi kim ise onu seçelim” dediğinizde, ‘olmaz!’ yine ideolojiler öne çıkar, ehliyetliler geri planda kalır ve sanayi gelişemez.
Hiç kimse ortak aklın doğrularını ifade etmekte özgürce konuşamaz; konuşsa aforoz edilir.
Tepede olanlar tepede durma adına her şeyinden fedakârlık eder; yeter ki tepede dursun.
Sivilleşmeyi yani medenileşmeyi anlamadıkça, medenice tartışmayı öğrenmedikçe, medenice doğruları görüp kabullenmedikçe, bireyin özgürlüğünü ve medeni cesaretini serbest bırakmadıkça demokratik ülke olmak zordur.
Bir başka Türkiye hastalığı; bürokratlar kafalarına göre her şeyi bilir, bütün ülkeyi onlar yönetir, hükümete akıl verirler, yargıya akıl verirler, askerlere akıl verirler, sanayiciye, inşaatçıya, bankacıya ve topyekûn bütün kesimlere akıl vermeye kalkarlar. Onun dediği doğru, itiraz edersen yönetmelik kanun böyle diye kesip atarlar.
Halkın, vatandaşın lehine –aleyhine olmuş onun umurunda değil. Sadece o koltuğa otursun, oradan ahkâm kessin yeter. Eğitimde yine aynı hastalık devam etmekle beraber bir türlü Türkiye’deki üniversiteler dünya üniversitelerinin ilk 500’üne dahi giremez. Sorarsanız hepsi allame, hepsi bilgiç, hepsi mucit, hepsi deha! Lakin öğütülen un, çıkan imalat bozuk; netice ortada. Niye böyle dendiğinde gerekçe olarak YÖK yönetmeliği böyle efendim, milli eğitim yönetmeliği böyle deyip kesip atarlar. Sağlık sektörüne bakıldığında yine aynı rahatsızlıklar sürer gider. Hastanelere müracaat ettiğinizde “randevu alalım efendim 2 ay sonraya gün veririz” derler, “hastamız acil” dediğinizde ise “gidin fişi kestirin, gelin hemen yapalım” diye cevap alırsınız. Bütün işlemler bu statüye göre akıp gider.
Bu hastalıkları AK Parti hükümeti görüyor, çözüm için yeterli olmazsa bile adımlar atılıyor. Ancak, demokratik olmayan yapılanmalar ayakta kalmak için karşı mücadelelerini vermekten geri durmuyorlar. Ne pahasına olursa olsun demokratik mücadeleyi sonuna kadar, ileri demokrasiye ulaşana kadar vermek mecburiyetindeyiz. Türkiye hastalıkları ancak böyle tedavi olur. Yoksa ileri demokrasi seviyesine ulaşılamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız
8 Yorum
  • piton / 07 Mart 2010 Pazar 11:26

    her yer yağmalanıyor kadrolaşılıyor. organize bir orgüt gibi çalışılıyor. demokrasının kimse umrunda değil. demokrasılerde şöyle der. halk eşittir. herkese eşit mesafededir. halk kendini yönetir. iyide güvenlik görevlileri bile hizmetlilere kadar inmiş bir siyasi kadrolaşma var. herkes demokrasiden bahsediyor. pkk lılar bile demokrasi diyor. herkes üstüne düşeni alsın. bana gelince bir çocuğum var ekonomik kaygımda yok. kim kıme kazık atarsa atsın. kim kimi kayırırsa kayırsın . ama allah katında siyasiler hesap verecek. kim kimin hakkını torpille selam la yedi ise allah ilk maaaşlarında kanser hücresi nasip etsin. çoluk çocuğu bizzat kanserle uğraşsın. bütün siyasi partı ve yalakalarının da. hak yemeyenler alınmasın. hak yiyenler ve torpilciler bana cevap yazabilir.
    cevap hakkı var çünkü.

    Yanıtla (0) (0)
  • ismail hakkı Altunsal / 03 Mart 2010 Çarşamba 21:11

    gerçekçi yorumlarınıza canı gönülden katılıyorum.sizi kutluyorum teşekkürler.

    Yanıtla (0) (0)
  • Fik Demirci / 01 Mart 2010 Pazartesi 08:58

    Ah sadık kardeşim sana içtenlikle katılıyorum vede seni kutlarım senin bu dilek ve temennilerine içtenlikle katılıyorum ınşanlah birgün bunlar gerçekleşecek ümitliyım Allah iyileri başımızdan eksik etmesin diyelim ve iyilerin yar ve yardımcısı olsun. herhalde birazdaha sabretmemiz gerekecek ufukta aydınlık gözüküyor tabii bizlerde elimizden geleni yapmaya çalışırsak

    Yanıtla (0) (0)
  • öğ.celil eyupreisoğlu / 07 Şubat 2010 Pazar 09:36

    güzel yazdın hocam tşkr. ederim.yaaa ne olacak bizim işlerimiz.un var şeker var su var helva yapamıyoruz.yıllardan beri şaşıyorum bu işe.75 milyon nufuslu bi ülkenin eğitilmiş kalifiye elemanı olan bir ülkenin bir otomobil markası yok hep taklit.ülkemiz maden kaynıyor çıkarıp bırak işlemeyi satamıyoruz.emperyalistler gelip elimizden alıyorlar kaymağını onlar yiyor.ülke olarak yaptığımız işler hep günü kurtarma ileriye dönük projeler üretmeksizin bir hayat tarzı vatandaşı kandırma.en basit örnek.hiçbir eğitim kurumunda enerjisini sağlayacak bir jeneratörün olmaması gibi.kararlı hiçbir işimiz insan sevgimiz vatan sevgimiz yok.biz öğretmenler habire sevgi aşısı yapıyoruz çocuklara ama büyüdüklerinde;yerini ketumluk ve bencillik ,para hırsı alıyor.kendini kurtaran kurtarıyor kurtaramayan sürünüp gidiyor.ülke olarak biz bir aileyiz.akıllısı akılsısa destek olmalı beceriklisi beceriksize güzellikle yardımcı olmalı ki devran dönsün.bi deyime bakılırsa "kurtla kuzunun yürümesi" veya birileri illede kurtla kuzu yürümez diyor ve dünyamız savaştan kurtulamıyor.ii o zaman kurduda arslan parçalasın.

    hayvanları örnekledim ama bizler insanız.insanca yaşama kurallarını uygulayıp yaşamalıyız.bu gidişatla gelecek daha kötü gözüküyor gibi...

    Yanıtla (0) (0)
  • akif turna / 05 Şubat 2010 Cuma 21:18

    azız beyın yorumuna katılmakla beraber spector niklı yorumcunun eleştırısını mantıklı bulmadığımı ifade etmek istıyorum yazarın yazısına yüzeysel deyip arkasından bukadar yorum yazması kendını çelişkiye düşürmüştur.kaldiki türkıyede derlenen olaylar ortadadır.demokrası sözü her ifade edıldığınde veya demokrasının önündekı engellerın kaldırılması için çaba gösterıldığınde bırılerıne bır şeyler oluyor başbakanın eşide aynı başbakan gibidır 72 mılyon ınsanı yöneten bunun içerısınde gatda var genel kurmayda var yanı herkesın başı olan başbakan ve eşlerı yapılan saygısızlık bütün türk mılletıne yapılmıştır mılletın vergılerıyle alınan serumları kullanmayın bunlar içerısınde sakallının serumu var baş örtülünun serum u var deyıp sokmayın gataya o zaman ayıp lar bır başka ayipla örtülmez millete rağmen hıçbır şeyın yürümıyeceğini bilelım artık.

    Yanıtla (0) (0)