UKRAYNA RUSYA KRİZİNDE TÜRKİYE’NİN DURUMU
Sahafta dostlarımızla karşılaşınca sohbete koyulmuştuk.
Kaptan yeğenimiz arayınca sohbeti kaptan köşküne taşıdık.
Boğaz manzarasında belirlenen gündeme göre muhabbet ediyorduk.
Bugünün gündemi herkesin gündeminde olan Ukrayna - Rusya savaşıydı.
Mevzuyu ilk defa kaptan köşkü sohbetine katılan arkadaşımız başlattı.
“Rusya Ukrayna savaşı gibi gösterilen krizin görünmeyen yüzünde gizli bir planı var ve bu planın hedefinde, yıllarca narkoz yemiş gibi uyutulduktan sonra uyanmaya başlayan Türkiye var. Çünkü Türkiye’nin derin devleti ile dünyanın derin devleti devreye girdi. Tarihin en fazla devlet kuran milleti olarak değişen yenidünyada yeni konuma hazırlanıyoruz. Bunların arkasında herkesin bilemediği ve bilenlerin de dile getiremediği derin bir yapı var. Bu yapı bir medeniyetin ruhunu alırken diğerine can veren bir yapıdır. Devletin canı, dini olur mu diyebilirsiniz belki ama devletler de kuruluşları itibarı ile insanlar gibi doğar, büyür, gelişir, yaşlanır ve ölürler. Devletlerin de insanlarda görünmediği halde varolduğu bilinen… Varlığı süresince canlı olan bir ruhu vardır ve bu ruh o milletin dinidir. Ve bu din, insanın ruhu gibi devletin ölümsüz yönüne aittir. Bu görünmez ruh, tarihin derinliklerinde birine can verip görünür kılarken diğerinin üzerini örtebiliyor. Ormanı içinde saklayan çekirdek gibi mevsimine ulaşan bu tohum, çağın siyasal mevsimine girmesiyle engellenemeyen daha büyük bir güce dönüşebiliyor. Denge unsuru olan Osmanlının ruhunu alan Vatikan, uzun yıllar rakipsiz kaldı. Bir asırdır sahipsiz kalan ve her tür müeyyideye maruz kalan Türk İslam milleti, parçalanarak darmadağın edildi. Şimdi ise, acı gıcırtılarıyla çağın ruhu, zamanın çarkıyla cemrelerine ulaştı. Zaman, iğnesini tohumun zarına dokundu… Ve zamanın özüne kodlanmış karakteri Turan birliği - İslam birliği şeklinde filizlenmeye başladı... İmamı koparılmış tesbih gibi darmadağın edilen milletin ruhu dirilmeye, mıknatıs gibi bir birini birliğe çekmeye başladı… Devrin karakteri harekete geçirmeye başlayınca da işler değişmeye başladı.” dedi.
İkinci sırada, önemli bir teolog olan konuşmacı; din ve devlet işlerinin bir birine karıştırılmasın diyen kardeşime şunu söylemek isterim ki, “Teoloji olmadan dünya siyasetini konuşmak olmaz” diyerek başladı. “Din ve devlet işleri hiçbir zaman birbirinden ayrı olmamıştır. Vatikan hiçbir savaşın içinde görünmese de arka planında içinde olmadığı bir savaş yoktur. Rus askerleri Ortodoks Rus kilisesi tarafından takdis edilerek savaşa gönderiliyor ama Ukrayna’ya giden Rus askerlerinin subayları hariç tamamına yakını Türk ve Müslümandır. Onları takdis edip kutsayan yok” diyerek sözlerini bitirdi.
Din sosyolog doktoru olan bayan konuşmacı; “Milattan sonra 330 yıllarında güçlü bir siyasi otorite olan Roma’nın karşısında alternatif yoktu ama siyasi otorite ile dini otorite arasında ciddi bir mücadele vardı. Nihayetinde zamanın en önemli din adamları ile İznik’te 12 kişilik Konsey toplandı. Dünyanın farklı bölgelerinden gelen zamanın saygın din adamlarından oluşan bu konsey de zamanın siyasi otoritesi olan Konstantin’in temsilcisinin etkisiyle on bire bir (11-1) siyasi otoritenin isteği doğrultusunda fetva verdi. İçlerinden sadece biri (Arjus) hak yolunda karar verince aforoz edildi. Hem dinin özü bozuldu hem de siyasi otoritenin dediği yerine getirildi. Siyasi otorite güç kazanmasına rağmen zamanla dini otorite olan Hıristiyanlık üstünlük elde ettiğinde pagan Roma’nın adı Bizans oldu. Sonra İslam dini otoriteyi ele geçirince Roma, Müslüman Roma, yani Osmanlıya dönüştü. İşin özü, bugün görünür olmasa da Katolik Roma’nın Papalığı hala dünya siyasetinin belirlenmesinde Romanın gücünün biçimiyle rolü devam ediyor. Yüzyıldır İslam milletinin imamesini koparan ve dini otoriteyi elinden kaçırmak istemeyen Vatikan bugün, Katolikliğin karşısında güçlü bir Rusya’nın elindeki ortodoksluğun kendini zorlamasını, Hıristiyanlığın merkezi benim diyebilecek Ortodoks Rusya’yı istemez. Çok fazla harcaması olmadan sürekli gelire sahip olan Vatikan’ın dünya siyasetini elinde bırakmamak için ciddi işler yapmaya devam ediyor. Bu itibarla dünyanın hemen her coğrafyasında insanlığın bilincini kendi zihinsel tutumuyla kodlayacağı binlerce kolejleri var. Zihinleri ele geçirdikçe de duygu, düşünce ve eylemleri de kontrol eden bir Vatikan var ve ruhun görülmemesi gibi bazı devletlere can vermeye, bazılarının da canını almaya devam ediyor. Lakin söylemler gibi eylemlerin de bir kaderi var ve bu devir bitti. Bu durum fazla değil, beş veya altı sene sonra Müslüman Türkiye dirilene kadar devam edecek. Dünya siyasetinin ruhuna işleyen Vatikan’ı dengeleyecek olan yeni bir güç Türk ve İslam kimliğiyle gelecek. Tarihte araçlar değişse de sistemsel kalıplarıyla tekerrür eder. Ukrayna Dışişleri Bakanı savaş başladığı ilk günlerde, ‘insanlarımızı öldürmeye gelen askerleri kutsayan Rus Ortodoks kilisesidir’ dedi. Aynısını, on ikinci yüzyılda haçlı seferi için gelen Katoliklerin Ortodokslara yaptıklarını Kariye müzesindeki resimlerden okuyabilirsiniz. Bu bakımdan Vatikan, San Piyer kilisesinden daha etkin ve büyük olan Ayasofya’nın Ortodoks cemaatine ibadete açılmasını da istemez. Fatih’in vasiyetini ortaya çıkaran ve cami olarak açılmasına ses çıkarmamasının arkasında bu var. Ortodoks Ukrayna ile Ortodoks Rusya arasındaki savaşın arkasındaki gizli mücadelelerden biri de budur. Böyle büyük bir gücü Vatikan’dan başka bir gücün engelleyebilmesi mümkün mü? Ukrayna kilisesini tanıyan fener Rum patrikliğini destekleyerek Rus Ortodoksluğunun bölünüp zayıflatılması başka kimin işi olabilir?” dedi.
Bir başka konuşmacı “Rusya, sadece önceden hükmettiği eski Sovyet cumhuriyetleri ile Türk ve Müslüman halkların Turan birliği hareketine karşı çıkmıyor. Aynı zamanda, Ukrayna’nın nükleer ve diğer teknolojileri Türkiye’ye vermesinden de rahatsızdır. Türkiye’nin Türk dünyası ile birliğine karşı çarlık Rusya’sını tekrar ihya etmek iddiasıyla da müdahale ediyor” dedi.
Ezoterizmin gizemli diliyle söz alan dördüncü konuşmacı; “Bu savaşın arkasındaki nedenler sayılırken kimse - büyük sıfırlamadan - söz etmedi” diye girdi “Ukrayna ve Rusya savaşını aynı el yönlendiriyor. Pandemi ile başlayan Büyük Sıfırlama dünyayı yeni sürece soktu. Devletleri kontrol etmeye çalışan bu görünmez elin çok parası var ve bu güç devletler üstüdür. Daha önce kralları, padişahları ve çarları yıkıp ulus devlet kuran el bu eldir. Yeni devire, kurduğu ulus devletlerin başına bela olduğunu görünce şimdi de ulus devletleri bir birileriyle çatıştırıp kırdırarak yok etmeye, milletleri kendi değerleriyle buluşturarak daha yeni ve büyük çok kutuplu süper devletler kurdurmaya çalışıyor. Korona ile durdurduğu trenleri, uçakları, insanların sokağa çıkma yasaklarıyla eve hapsederek, tedarik zincirini kopararak dünyayı ağır ekonomik krizlere sokarak zorluyor. Amacı, böyle operasyonlar ile ekonomik krizleri derinleştirmektir. Rusya gibi devletleri uluslararası ticaretten çekmek, bankalarına, paralarına el koyarak canını yakmak ve enerji kartının kullanılmasına zorlayarak küresel üretimi engelleyen, korona yasaklarıyla başlayan ekonomik krizi, (Usta generalin en büyük hamlesi, düşmanı aç bırakmaktır! ilkesiyle) gıda kıtlığına taşımaktır. Ve böylece, ulus devletleri yöneten hükümetlerin halkını aç bırakarak isyan ettirmek, iç savaşlar çıkarmak ve mecburen küresel efendinin isteklerini yerine getirmesini sağlamaktır” dedi.
Netice ile anlaşılan odur ki, Ukrayna Rusya savaşı uzun sürecek ve kazananı olmayacak. Gücü ne olursa olsun Rusya dağılırken ABD ve onun peşinden Avrupa dağılacak. Yeni güç olarak Türkiye, hem Türk hem de Müslümanlık gibi potansiyeli ile dirilecek. Üstad S. Karakoç’un dediği gibi; "Türkiye’nin dirilişi İslam’ın dirilişini, İslam’ın dirilişi insanlığın dirilişini getirecektir.” Selam, sevgi ve saygıyla
YAZIYA YORUM KAT