UYGARLIĞA AŞKLA DİRENMEK
Gördüğüm her kitap beni heyecanlandırır: Acaba nelerden söz ediyor, yazarı yeni bir şey söylüyor mu? İnsan doyumsuz bir merak sahibi, her şeyi öğrenmek, bilmek istiyor.
Yıllar ve yıllar boyunca nice kitaplar okudum. Hepsinden de bir şeyler öğrendim elbet.
Fakat Kur’an-ı Kerim’in bana verdiğini, bende yaptığı açılımı hiçbir kitap yapamadı;
çünkü Kur’an, Mutlak Âlim olan Allah’ın kitabıydı.
Kur’an bir okyanus.
Bu okyanusa kabını daldıran herkesin kabını dolduruyor.
Herkesin algı kabı farklı farklı da olsa, doluluğun mutluluğu kuşatıcı oluyor.
Ben, Zuhruf Suresi’nin 33, 34 ve 35. ayetlerini sizinle paylaşmak istiyorum. Bazı şeyleri yeniden düşünmemize yardımcı olur ümidini taşıyorum:
33. Ayet: “Şayet insanların küfürde birleşmiş bir tek ümmet olması (tehlikesi) bulunmasaydı, Rahman’ı inkâr edenlerin evlerinin tavanlarını ve çıkacakları merdivenleri gümüşten yapardık.”
34. Ayet: “Evlerinin kapılarını ve üzerine yaslanacakları koltukları da ( hep gümüşten yapardık.)”
35. Ayet: “Ve onları ziynetlere boğardık. Bütün bunlar sadece dünya hayatının geçimliğidir. Ahiret ise, Rabbinin katında, Allah’ın azabından sakınıp rahmetine sığınanlara mahsustur.”
Bu ayetleri okuyunca, hayatımızı yeni baştan gözden geçirme isteği duymuyor muyuz?
Yatırımlarımızın tümünü dünya için mi yapmıştık?
Sıkıntı, çaba ve yapıp ettiklerimizin hepsi “gümüş merdiven ve koltuk” için miydi?
Öteye götürebileceğimiz nelerimiz var veya var mıdır?
Gerçek iflası mı yaşıyorduk da haberimiz olmamıştı?
Devletlerin, holdinglerin, şirketlerin koca koca adamlarının; oturumlarda, sempozyumlarda, uluslar arası arenalarda günlerce, hatta bir ömür boyu konuştukları şeylerin tümü sanal mıydı?
Bir uygarlık yanılsamasının anaforu içinde miydik?
Yeryüzünde bulunan gökdelenler, köşkler, villalar, albenili arabalar, çılgın şehirler, eğlence merkezleri ve daha bilmem neler ve neler gözlerimizi aldı, beyinlerimizi uyuşturdu da düşünemez mi olmuştuk?
Rabbim seni lâyıkıyla bilemedik.
Sana Allah dedik; ama -hâşâ- başka ilahlara da yağ çeker olduk!
Riyakârlığımız, kişiliğimizi bozdu.
Dünyanın, bozuk kimlikleri yutan mekân olduğunun farkına varamadık. Gerçek ilmin, farkına varmak olduğunun bilincinde olamadık.
Bize; farkına varma şuuru ver, kimliğimizi buldur, Rabbim!
Uygarlık adına dünyacıların altın tavanları’na gümüşten merdivenleri dayayarak çıkmaya çalıştık; ama geldiğimiz yer şimdi uçurum! Bizi, uçurumdan aşağı yuvarlama, Rabbim!
Altın tavanlar çöküyor, gümüş merdivenler yıkılıyor.
Faniliğin pençesinde kıvranan ve nefislerini ilah edinen zavallıların uygarlık zokasını yutmanın getirmiş olduğu nefes darlığını yaşıyoruz.
Sen nefeslerimizi özgür bırak, Rabbim!
Uygarlık denilen çağdaş ve korkunç yıkımın Haman beyinli danışmanlarına, Bel’am kılıklı bilim adamlarına, Firavun tıynetli yöneticilerine aldanmanın çöküşünü yaşıyoruz.
Senin gönderdiğin Kitap’ın mesajını anlayamadık, Rabbim. Sen bizi affet!
Medeniyeti görkemli şehirler, evler, füzeler, nükleer silahlar, deney tünelleri, uzay yolculuğu, internet ağları, iletişim çılgınlığı; kısacası nefs panayırları sandık!
Zihin ipliğimize nice hülyalar dizdik.
Bilemedik tüm bunların uygarlık halüsinasyonu olduğunu.
Sen bize yeniden bilinç ver ve medeni yolun yolcusu eyle, Rabbim!
Biraz sonra idam edilecek olan bir idam mahkûmuna tüm bunlar ne ifade edebilir?
Bizi, altın zincirle asılanlardan eyleme Allah’ım!
Allah’ım, sen bizi yaratılmışların en üstünü olarak yarattın; oysa bu uygarlık şeytanları en kötü alet konumuna düşürdüler.
Emeğimiz, kanımız, namusumuz, mukaddesatımız üzerine şarap içiyorlar.
Rabbim, bize bir vaha ver, Medine’ye benzesin. Hayır, görkemli mabetler istemiyorum; üzeri hurma lifleriyle örtülü, döşemesi kumdan bir mabet olsun. İçinde Bilâlî ruhlar, Ebuzer alınlar secde edebilsin.
Zemzem ver bize Allah’ım, uygarlık lokmasıyla dolu midemizi temizlesin. Midelerimizi firavuni yataklara değil, Sevgili’nin aç midesine benzet. Uygarlığın tüm kazanımları onların olsun. Bize; âlemlere Rahmet olanın aç midesine bastığı taşı ver!
Rabbim, bizleri; Akabe’de bir ağacın altında toplanmış, evrensel mesajın aşkıyla kalpleri kıpır kıpır olan ve hiçbir koltuk, tavan, merdiven sevdalısı olamayan o birkaç medeni insanın ruhuyla donat!
Allah’ım, Lailahe illallah’ın “la”sını o kadar gürce ettir ki bize, arkasından hiçbir şirke bulaşmamış “illa”n gelsin!
Uygarlığa aşkla direnmek için sen bize yetersin, Allah’ım!
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT