Yaşadığımız zamanı her yönüyle izah etmek mümkün değildir. Zamanda yaşamak, canlılık, hareketlilik getirdiğinden duru bir akılla onu algılamak zordur; koşan insan düşünce üretemez.

            Post-modern bir zaman diliminde yaşıyoruz; hayat çok hareketli ve değişken. Her şey çok kısa sürede tüketiliyor. Şöhretler an’a teslim ve insan hiçbir çağda olmadığı kadar yalnız. Yalnız kalan insana uygarlığın telkinleri de dehşet verici:

            “Onaylanmaya ihtiyacın yok, her ne yaparsan yap, başkasına zarar vermediğin müddetçe doğrudur ve hakkındır.”

            Buradaki sinsi mesajı şudur:

            “ Sınırlayıcı toplumsal değerlere baş kaldırın, ebeveyn otoritesini hiçe sayın, neyle mutlu oluyorsanız onu yapın.”

            “Cinsellik bir oyundur, tıpkı spor gibi. Kurallar seni kısıtlar, sen istediğin yerde ve istediğin gibi oyna. Beden senin malındır, istediğin gibi kullan ve hiç kimseye aldırma.”

            Anarşizmi, kural tanımazlığı adeta kural haline getiriyor, zihinlerde ve toplumda kaos oluşturuyor.

            “Sen çok özelsin, en güzeline layıksın. (Bedel ödemeden) Buna göre yaşa.”

            Burada birinci derecede hedef olanlar, yakışıklı genç erkekler ve güzel kızlar oluyor. Emeksiz ele geçen her “kazanım” öldürücü darbesini indiriyor.

            Peygamberimizin bir Hadis-i Şerif’i aklıma geliyor:

            “Bataklıkta biten gülden sakının.” buyuruyor, Peygamber (AS) ve açılımını veriyor:

            “ Aile terbiyesinden yoksun büyümüş güzel kızdan sakının!” Muhteşem!

            “Hayat çok kısadır; olabildiğince haz al, günü gününe yaşa.”

            Eğlence, din haline getirilmek isteniyor ve tabulaştırılıyor.

            “ O kimseler ki, dünya hayatına kapılıp eğlenceyi ve geçici zevkleri dinleri haline getirmişlerdi..” (Ara Suresi, 51)

            “Başkalarının özel hayatına girmek senin hakkındır. Dedikodu yap, rahatla. Erotizm, porno seyret, tatmin ol.”

            “Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının; çünkü zannın bazısı günahtır. Kusur da araştırmayın. Bazınız, bazınızın arkasından gıybet de yapmasın. Biriniz, kardeşinin ölü halinde etini yemeyi hiç ister mi? Demek ki tiksindiniz! O halde Allah’tan korkun; çünkü Allah, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir.” (Hucurat Suresi, 12)

            “Çıplaklık özgürlük ve cesarettir; cesur ol ve özgür ol.” Medyada manşete çekilir: “Cesur mankenin cüretli pozları!”

            “Olabildiğince tüket; al ve at.” AVM’ler ibadethane, tapınak haline getirilir, orada yapılan ibadetler arkadaş çevresinde ballandıra ballandıra anlatılır. Cemaatler halinde artık camilere değil, avm’lere, statlara, konser salonlarına… gidilir.

            “Otoriteye boyun eğme, kendi bildiğini yap.”

            “Birlikte yaşa; nikâh, modası geçmiş bir kurum.” Bu da idealize edilen ünlülerin yaşamlarından, sözlerinden verilir.”

            “Arada bir git, kendini dağıt, rahatla.”

            “Herkesin ayrı doğrusu vardır, mutlak doğru yoktur; sen kendi doğrunu yaşa.” Orkestrada her tel ayrı çalar, bir doğruya bağlı değilse, bunun adı müzik değil, kakofoni olur.

            “İyi insan olduğun sürece dine ihtiyacın yoktur. Evrensel insan, dinler üstü olmalıdır.” İyinin ölçüsü nedir, bunu kim değerlendirecek?

            “İnsan insanın kurdudur; kimseye güvenme. Acımasız rekabet, başarının ön şartıdır.” Hayat savaş alanına çevriliyor ve pusuda bekleyenlerin önü açılıyor.

            “Az miktarda içki ve uyuşturucu seni rahatlatır. Gerici olma, uygarlığın icaplarına uy.” Alkolizm, uyuşturucu böyle başlar ve gençler tuzağa düşürülür. Gençlerin hayattan koparıldığı bir dünyanın geleceği yoktur.

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci