YA RESULALLAH
(Kutlu Doğum anısına, 20 Nisan 571)
Dünyayı şereflendirdiğin günden bu yana tam 1452 yıl geçti; ama taptazesin, gönüllerdesin. Seni çok özlüyoruz, Ya Resulallah!
Bir sabah vakti, daha güneş doğmadan, Medine aydınlanmadan, senin nurunun kuşattığı mescidinde bulunmak ve Allah aşkıyla akıttığın gözyaşlarına şahit olmak bahtiyarlığına erişemedik!
Dostlarınla bir arada sohbet ederken, ruhları titreten, kanatlandıran sesini duyamadık; bunun için rüyalarımız eksik ve öksüz. Kimseyi incitmeyen, aşağılamayan, herkesi anlayan sözlerinin sihrine muhatap olamadık. Baktığın zaman sevincinden incileşen kumların derinliğini ve dilini anlayamadık.
Seni görmek için mescidinin damını örten hurma liflerine konan kuşların mutlu ötüşlerini duyamadık ve kendimizden geçemedik.
Bir gün sen dostlarınla otururken, yanına gelen Ebu Cehil sana:
“ Sen ne çirkin adamsın ey Muhammed, seni hiç sevmiyorum!” deyişine, sen gülümseyerek:
“ Doğru söyledin, ey Ebu Cehil!” diye cevap verdin. Dostların şaşkındı!
Biraz sonra Hz. Ebubekir geldi huzurunuza. Sana bakıp gözleri nemlenen, kalbi aşkla dolan o muhteşem insan da sana şunu söyledi:
“ Sen çok güzel bir insansın Ya Resulallah! Seni çok seviyorum, sana bakmaktan doyamıyorum!” Ona da aynı cevabı verdiniz:
“ Doğru söyledin ey Ebabekir!” dediniz.
Herkes hayretler içerisindeydi; bir olumsuz, bir olumlu söze de aynı cevabı vermiştiniz. Ortamı yine de siz aydınlattınız:
“ Ben sizin aynanızım, bana bakan orda kendini görür!” dediniz.
Ne muhteşem bir sözdü bu, okuyunca ruhum dalgalandı, başım döndü.
Ya Resulallah, biz nereye bakıp seni görelim?
Plazaların tepelerini yılanlar yurt edinmiş. “Sanat mekânı” denilen yerleri karanlık şeytanlar basmış. Sokaklar, caddeler ateşle döşenmiş. İnsandır diye yaklaştıklarımız Ebu Cehil’in dostları olmuş; Ebubekirler öksüz bırakılmış. Evlerimiz Ya Rasulallah, seni misafir edecek sadelikten uzaklaşmış, kabristana dönmüş.
Yetimiz Ya Resulallah, yetim ve öksüz!
Senin gülümsemediğin her yüz, uğramadığın her mekân yetimdir, öksüzdür.
Ama seviniyoruz ve çok ümitliyiz.
Uygarlığın bütün şeytani yönelişlerini elinin tersiyle iterek sana ümmet olmak isteyenler de çoğalıyor Ya Resulallah. Amansız bir zamanda, seni hatırladığı zaman boğazları düğümlenen gençler var.
Zinaya giderken, “O gittiğin kadın birisinin ya annesi, ya kız kardeşi yahut kızıdır. Senin annenle, kız kardeşinle yahut kızınla birisi zina etse hoşuna gider mi?” tarzındaki ruhları titreten nasihatinizi ta içinde duyup secdeye kapanan Yusuf suretinde gençler var, Ya Resulallah! Rabbine karşı, hayatını secde ile taçlandıran çağın Mus’abları var!
Sevinin Ya Resulallah!
Uygarlıkların şeytanlaşmış insanları ve ziftleşmiş mekânlarının zavallı çırpınışlarına inat, mağaralarda doğan, kuyularda demlenen, zindanlarda bilinçlenen medeni ümmetinin Yusuf’larına sevinin Ya Resulallah! Çağımızda filizlenen Mus’ab’lara, Ali’lere, Selman’lara sevinin.
Ya Resulallah!
Bizler cahildik, bilmiyorduk. Bize Rabbimizi tanıttın. Cennet ve Cehennem’in, Ahiret’in varlığını bildirdin. Bize kim olduğumuzu hatırlattın, ayna tuttun ruhumuza.
Birisi bize bir ev hediye etse ömür boyu ona minnettar kalırız da, sen bize sonsuzluğumuzu aydınlatacak ebedi nimetlerin yolunu gösterdin. Sana teşekkür etmeyen ne kadar zavallı ve zalimdir, Ya Resulallah!
Biz sevgiyi de bilmiyorduk; sen geldin, sevgiyi de Sevgili’yi de tanıtarak ruhumuzu özgürleştirdin.
Sevgi, insanın yaradılış köküdür ki, sen bize köklerimizi tanıttın ve ruhumuzu güllerle donattın. Bülbüller konmazdı dallarımıza, sen geldin ruh ağaçlarımız çiçekler açtı ve cennet bülbülleri ötmeye başladı içimizin gülistanında. Mutluyuz Ya Resulallah!
Ağlıyoruz Ya Resulallah! Sana olan sevdamızdan, insan olmaktan, insanlığımızı anlamaktan, aşkımızdan ağlıyoruz. Gözyaşlarımızdan melekler sarkıyor, ufukları nurlar tutmuş ve sen bütün bunların müjdecisi olmuşsun.
Ümitliyiz; sen yanımızdasın, gönlümüzdesin. Allah ile aramızda elçisin.
Yarınlar, sana koşan insanların gür sedalarıyla uyanacak, Ya Resulallah!
Elhamdülillah!..
NOT: Çocuklarına Peygamber sevgisi vermek isteyenler, bu sevgiyi kendileri almak isteyenler, Necip Fazıl’ın “Çöle İnen Nur”unu okusunlar, okutsunlar!
D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter@:DAliTasci
YAZIYA YORUM KAT