YALAKALIĞI MESLEK EDİNENLERE
Her insan elbette sevgi ve saygıyı taşıdığı karakter veya şahsiyet derecesine göre hak eder. Karakteri kırık, şahsiyeti zayıf, yanardöner olan insanları bizim toplumumuzda olduğu gibi dünyanın hiçbir başka yerinde de örnek veya saygın insanlar kategorinse koymazlar. Ne yazıktır ki, insanlığın bugünlerde geçirmekte olduğu yozlaşma sebebiyle, üç kuruş etmez şahsiyetler adam yerine konulmakta veya bu kötü örnekler insanlığa model şahsiyetler olarak takdim edilebilmektedirler. İnsanlık ciddi bir operasyona muhatap olmaktadır. Operasyonun arka planında büyük şeytanlar ve o şeytanların milletlerin bağrından koparıp çaldıkları zayıf karakterli kiralık askerleri vardır. Söz konusu operasyonun kodları geçmişi reddi miras etme, milleti millet yapan milli değerleri inkar etme hastalığı üzerine bina edilmiştir.
Geçmiş reddi miras etme illeti yalnız, yazar veya çizer takımına mahsus bir hastalık değildir. Bu hastalığın uzantılarını Belediyelerimizin yazboz operasyonların dan alın da, telefon direklerinin her yıl yerlerinin değiştirilmesine varıncaya kadar hayatımızın her safhasına uzanmış durumdadır. Milletlerin uzun vadeli stratejileri olması gerekir gerçeğini inkar ederek kısa vadeli ve göstermelik şovlarla ülkeye hizmet ettiklerini zanneden bir sürü zavallı vardır. Siyasetten eğitime, eğitimden kültüre, kültürden ekonomiye, ekonomiden yasal düzenlemelere varıncaya kadar bu illet bir ahtapot gibi bütün dünyamızı sarıp kuşatmıştır. Bu işleri kotaranlar, her zaman dünya değişiyor bizde değişmeliyiz sözleri arkasına gizlenirler. Her gün kaldırım taşlarını söküp yerlerine yenilerini koymak veya her gün devlet yıkıp yeni devlet kurma sevdasına kapılmak nasıl bir değişim veya gelişme ise ben anlayabilmiş değilim.
Şahsiyet veya karakter erozyonu yaşayanların, kişiliğini başkalarının hizmetkârlığına vakfeden küçük insanların, meydanı boş bulduklarında milli veya yerli her ne değer varsa hepsine toptan savaş açmaları veya bu kişilerin en ufak bir tereddüt dahi yaşamadan kursakların da ki kin ve nefretlerini küstahça kusmaları günümüzün en utandırıcı değişimin resmidir. Bu tiplerin son zamanlarda en çok pirim yapan türleri bugünü şirin göstermek için geçmişe savaş açma hastalığına yakalanmış olanlarıdır. Geçmişe savaş açmak veya geçmişi sorgularken, her türlü insaf ve izan ölçüsünü bir kenara koyarak bir düşman mitralyözü gibi Cumhuriyete ve onu kuran iradeye saldırmaları sineye çekilebilir bir durum değildir. Bu insanların bütün mesailerini geçmişe sövmek, Türklüğü inkâra yeltenmek, soyluluğu soysuzluğa boğdurmaya ayırmışlardır. Kurtuluş savaşını ve cephelerde kazanılan bir çok zaferi bile inkâr edecek kadar bu millete kini olanlar şimdilerde Osmanlıyı yeniden diriltme yalanı gölgesinde Cumhuriyete, cumhuriyet dönemine ve cumhuriyetin temel ilkelerine veryansın ediyorlar. Zerre kadar arlanıp utanmadan, on binlerce şehidin kanlarının hakkından korkmadan geçmişi karalamaya kalkan bu zerzevat takımının geçmişleri veya kökleri araştırıldığın da ya Ermeni veya Rum kökenli oldukları açıkça görülecektir. Bahse konu bu devşirme takımı birçok yerde kendilerini Kürt veya Laz etiketi altında gizleyerek Kürtlere ve Laz denilen Cumhuriyete yürekten bağlı olan güzel insanlarımıza karşı da en büyük terbiyesizliği yapmaktadırlar. Aklı başına hiçbir Kürdün veya Laz kökenli insanımızın Cumhuriyetle, Türklükle en ufak bir sorunları yoktur.
İnsanın en yakışıksız veya en onursuz olanı yalaka insanlardır. Onurlu bir yaradılışa sahip olan insanın, onursuz bir yaşam tarzını seçmesi veya başkalarının uydusu olması, hiçbir insan için yakışık bir hal değildir. İki günlük dünya ömrü için veya çalışıp hak etmeden bir şeylere ucuzundan sahip olabilmek için başkalarının etrafında pervane olan insanlardan hayatım boyunca hep tiksinmişimdir. Oldum olası söz konusu bu yanardöner olan insanları hiç sevemedim ben.
Dünü başka, bugünü daha başka olan insanların zaman içerisinde yaşadıkları karakter kaymalarını asla normal bir değişim olarak yorumlayamam. Normal olan kendi yörüngende değişip yenileşebilen insandır. Başkalarının eteklerine takılarak veya kuklası olarak ortaya konulacak olan renk değişikliği dalkavukluktan başka hiçbir şeyle izah edilemez. İnsanların kendi yörüngelerinde, kendilerini geliştirmelerini saygıyla karşılarım ve takdir de ederim. Ancak; çıkarı uğruna her gün farklı bir kalıba giren, girdiği ortamın renklerine bürünmede oldukça maharetli olan bir takım insanları gördükçe de onlar adına utanır ve haya ederim. Nasıl olur da, insan denilen eşrefi mahluk böylesine küçük hallere düşer diye de çokça yakınırım.
Bütün canlılar, pisliklerini veya kirliliklerini bağırsakların da taşırlarken, yalaka insan tipleri kirliliklerini beyinlerine depolarlar. Beyinlerindeki söz konusu kirlikleri bu tip insanlar hayasızca etraflarına da saçmaya çalışırlar. Kendileri onursuzdurlar, başkalarını da onursuz kılmak için yoğun bir çaba içerisine girerler.
Zerre kadar tarih bilgileri olmadığı halde tarihten ahkam keserler. Erdemli insan olmak nedir bilmezler ama kendilerini erdemli kişiler kategorisine koyarak erdem sahibi olduklarını zannederler. İşte ben bu tip insanlardan iğrendiğim kadar bunların içine yuvarlandıkları hayasızlıktan da korkarım doğrusu. Çünkü onurlu ve sağlam karakterli insanlar başkalarına saygı duyarlar. Yalaka insanların başkalarına saygısı sıfır noktada olduğundan dolayı bu insanlar kendilerini dünyanın merkezindeki vazgeçilemez insan yerine koyarak etraflarına çalım satmayı adamlık zannederler.
Son zamanlarda bu ülkede adam olmanın kriterleri de bir hayli değişikliğe uğradı. Üç kuruş bulunca kulak arkası kaşınanlardan alın da, yandaş olduğu için payına düşen koltuğa oturtulan zavallıya varana kadar birçok kimse kendilerinden başkasını görmezden gelirler. Yalaka oldukları için, kendilerinin sığıntı oldukları ağalarından başka her gelene ucuzundan saldırmayı entelektüellik olarak anlarlar.
Mikrofonu bir şekilde ele geçiren veya kalemini eline alan, sınır tanımadan o muhteşem geçmişimize sövmeye başlar. Bir şeyleri savunabilmek için mutlaka bir şeyleri sorgulama hastalığına yakalanırlar. İnsanları özgür ve saygıyı hak eden bir varlık olarak değil de, insanları bir kul veya köle olarak görmeye varacak kadar dengelerini kaybederler. Onlar için en vazgeçilmez görev yalakalık yapmak, birilerine şirin görünmek için bütün insanı erdemleri kenara koymaktır. Bu tip insancıklardan cüzam hastası görmüş gibi rahatsızlık duyuyorum.
Yapılan operasyonun başka bir şifresini vermek isterim. Bugün bu ülkede bir takım doğruları, bir takım yamuk kimselerin seslendirmesi de oyunun başka bir tarzıdır. Eğer dikkat edilirse görülecektir ki, gerçekleri haykırması gerekenler suskun, gerçeklere ezelden ters olanlar şimdi gerçeklerin savunucusu. Bana göre operasyonun en kirli ayağı bu noktanın arkasında gizli. Bu sinsi oyunu görebilenlere bizden selamlar olsun.
Allah, bu millete kem gözle bakanları hak ettikleri gibi eylesin.
YAZIYA YORUM KAT
Doğrusunuz efendim. Sayı bizden kardeşim.
Yanıtla (0) (0)doğrudur sayın Fırat; fakat bu söyledikleriniz gerçek maanadaki bir ittihadı ve birliği bozmaz ve çürütmez. demekki siz bu düşünceler içinde olmayıp insanları kandırıp menfaat elde eden münafıklardan bahsediyorsunuz . ki bu herzaman olagelmiştir.saygılar
Yanıtla (0) (0)Uzun zamandır "Yolcu" rumuzu ile yazmaktayım. Alttaki yorumun benimle alakası yoktur.
Yanıtla (0) (0)Biz bugünkü dünyadan bahsediyoruz. Sırtını kutsallara dayayan veya kutsalların gölgesinde karakter veya şahsiyet gösterimine çıkan insanların gerçek karakterleri apaçık ortadadır. Her zaman verdiğim örnekle işaret etmek isterim. Haz. Ali derki; dünyanın bütün servetini avucuma koysalar ve bana vereceklerini söyleseler, buna karşılık yerde sürünmekte olan bir karıncanın ağzında ki baklayı almamı isteseler, ben elimde ki dünyayı yere atarım da asla karıncanın ağzında ki taneyi alma zalimliğini yapamam derler. Bugün saf ve temiz Müslümanlara vasi çalımı satanların durumları ortadadır. Saf ve iyi niyetli ümmetin kanını emebilse emecekler ve buna da vahdete hizmet diyecekler.. Bugün kü İslam dünyasının perişanlığının arkasında bu kutsal ist,ismarcılarının olduğunu görebilmek için mercek veya dürbün kullanmaya gerek yoktur. Yeter ki, insanlar içine itildikleri teslimiyet kafesini kırmayı başarabilsinler can dostum.
Yanıtla (0) (0)''Şahsiyet veya karakter erozyonu yaşayanların, kişiliğini başkalarının hizmetkârlığına vakfeden küçük insanların,'' diye devam eden bölüme bir eleştiri getirmek istiyorum müsadeniz varsa.Sayın Fırat; bütün insanlar şahsiyet ve karakter olarak,üst düzeyde veya mükemmelde olmayabilirler. işte bu karakteri ve kişiliği gelişmemiş insanlar,her zaman kendilerine kişilik ve karakteri islama uygun bir şekilde gelişen insanlara yaslanmak onların güçlü ve sağlam olan kişilik ve karakterlerinden faydalanmak isterler.bir şekilde onlara hizmetkar olurlar.ve kendilerini onlara vakvederler. yani onlarla ittihad ederler.bir şahsi manevi ortaya çıkar.biri göz,biri kulak,biri kol,bir ,bacak,biri akıl,biride maddi kuvvet olur derken birbirleriyle her konuda ittihad eden bu insanların hepsi aynı gözükür.halbuki içlerinde bazı halleri çok zayıf fakat o zayıf olanların başka güçlü halleri bulunabilir.bazılarının kişilik ve karakteri zayıf olur.bazılarınki çok güçlü olur,birbirleriyle itihad etmiş toplulukların bütün özellikleri eşit olmaz.
Yanıtla (0) (0)