YEŞİL KUŞAK VE ŞEYTANLAR
Yeşil kuşak diye bilinen Emperyalist Proje uygulamaya konmuşa benziyor. Söz konusu İslam coğrafyasında son zamanlarda tuhaf şeyler oluyor. Ezilmişliğin, aşağılanmışlığın ortaya çıkarmış olduğu haklı tepkiler birilerini ürküt olmalı ki şimdi eski tüfekler çöpe atılarak toplumu susturmak ve yeniden uyutmak için yeni kurtarıcıların toplumun önüne sürülmesi tasarlanmış gözüküyor.
Olup bitenleri herkes kendi penceresinden değerlendiriyor. Kimilerine göre asırlardan beri uyumakta olan Müslümanlar uyanıyor, kimilerine göre de bu olup bitenlerin arka planında da aynen bizde olduğu gibi bir takım şeytan değirmenleri döndürülüyor.
Değirmeni döndürenler her zaman olduğu gibi yine perde arkasından kıs kıs gülerken, yıllardan beri bir kurtarıcı arayan bir takım ahmaklar da bu şeytan değirmenine Amerikan kovalarıyla su taşıyorlar gibime geliyor.
Olaylar hakkında görüş belirten veya önsezide bulunan çevrelerin hangisinin düşüncelerinin isabet kaydedeceğini elbette zaman gösterecek. Ne yazık ki, sosyal hadiselerin veya uzun vadeli dış güdümlü siyasi stratejilerin neticelerinin tam olarak gün yüzüne çıkması uzun yıllar aldığı için bu konularda ahkâm kesenler haklı veya haksız olup olmadıklarının zevkini veya mahcubiyetini yaşayamadan bu dünyadan göçmüş olacaklar.
Tunus’ta başlayıp ve diğer Arap ülkelerini sallayan halk hareketlerini uyanan halklarının tepkisi olarak anlamak belki de bölge insanları için öldürücü bir yanılgı olacak. Olup biten olaylara temkinli yaklaşmak ve olup bitenlerin görüntüye çıkan yanlarından daha çok gelecekteki neticelerine bakmak bence en akıllıca yol olur.
Birden çok Arap ülkesini yerinden sallayan, mevcut yönetimleri yerle bir edip Firavun’un beş bin yıllık mumyasını tahrip etmeye kadar uzanan toplumsal deprem bana fillerin avlanma hikâyesini çağrıştırdı.
Fillerin avlanması hikâyesine kısaca değinerek bizim bakış açımıza açıklama getirmeye çalışalım. Filler hantal hayvanlardır. Guruplar halinde gezmeyi severler. Koyunlar kadar olmasa da saf hayvanlar kategorisinde yer alırlar. Kısaca söylenmek gerekirse, filler görüntüleri büyük olduğu kadar akıl ve idrak bakımından cüce hayvanlardır. Bu hantallıklarından dolayıdır ki, avcılarının kazdıkları kuyulara çok aptalca düşerler.
Saf filler avcıların kazdıkları kuyulara düştükten sonra fil avcıları siyah elbiselerini giyerek çukurların başına gelirler. İnsafsız avcılar çukurlara düşen ve bir kurtarıcı beklemeye mahkûm olan fillere ellerindeki sivri mızraklarla günlerce işkence ederler.
Yapılan ağır işkenceler fillerin canlarına tak ettiği bir noktada, kurnaz fil avcıları siyah elbiselerini çıkarıp beyaz elbiselerini giyerek tekrar çukurun başına geldiklerinde bu defa ellerinde mızrak yerine kerpetenler bulunur.
Siyah elbiseli acımasız işkencecilerden nefret eden filler, bu defa beyaz elbiseleriyle çukurun başında bekleşen avcıların aynı canavarlar olduğunu düşünemediklerinden, zalim avcıları kurtarıcı melek zannedip onlara teslim olurlar. İşin sonunda ne yazık ki fil avcıları fillerin dişerini sökerek amaçlarına varırlar. Filler yanıldıklarını anlasalar da ne yazık ki işi işten çoktandır geçmiştir.
Bu hikâyeyi anlatmamın sebebi, benzer bir oyunun burada da oynanmakta olmasıdır. Şimdiki kirli oyunun adını koyarken fillerin avlanma hikâyesini hatırlamak lazım. Bu yeni oyun yeni kurtarıcıları devreye sokarak uyanmaya başlayan halk katmanlarını nötralize etmekten başka hiçbir şey değildir. Uyuyan veya uyutulan insanlar uyanmaya başladığında yeni bir uyuşturucu vermek gerekir. Bu insanların önüne yeni bir kurtarıcı koymayı beceremezsen asırlık yeşil kuşak projeni askıya almış olursun.
Yakın çevremizde olup biten olaylara ben şahsen bu pencereden bakıyorum. Olayların geleceği ve neticeleri hakkında kaygı duyuyorum. Yıllardan beri sindirilmiş veya bir şekilde silikleştirilmiş halk yığınlarının bir anda güçlü bir örgüte dönüşmesi veya kitlesel eylemlerde ortak bir şuur ortaya koyması toplum psikolojisine ters düşen aldatıcı bir görüntüdür. İşin içinde oldukça iyi tasarlanmış, uzun vadeli düşünülmüş bir takım hesapların olduğu noktasında ciddi şüphelerim var.
Tunus’ta başlayıp diğer Arap ülkelerinde devam eden olayların Türkiye’yi teğet geçtiğini söyleyenler bu milleti hiç tanımayan aklı kırık zevattan olsa gerek. Bizim coğrafyamızda yaşayan tecrübeli bir millet var. Türk milleti, Arap toplumları gibi bir insan molozu değildir. Türk tarihinde hiçbir zaman geniş çaplı halk hareketleri olmamıştır. Bizim toplumumuzdan benzer bir çıkış bekleyen salatalar ciddi bir yanılgı içerisindedirler.
Bizim toplumumuz bu işleri demokrasinin kuralları içerisinde halledecek. Türk milleti beyaz elbise giydirilmiş sahte kurtarıcılara uzun süre kanacak bir saflık içerinde değildir. Türk milleti siyah giyeni de beyaz giyeni de tanımış ve şimdi yeni bir hamleye hazırlık yapmaktadır. Bu hamle sandıkta olacak ve birileri sandığa gömülerek siyası mevtaya dönüşecektir.
Türkiye’yi karıştırmak isteyenler avuçlarını yalasınlar. Türkiye ne Mısır’dır ne de Tunus. Türkiye devlet tecrübesi sonsuz olan ender milletlerdendir. Zihinsel olarak her ne kadar kuşatılmış olsak da, her ne kadar millet kimyamız bozulmuş olsa da biz yine de kaos zamanlarında belli ortak paydalarımız etrafında kucaklaşıp dünyaya karşı durmasını bilmiş bir milletiz.
YAZIYA YORUM KAT