1. YAZARLAR

  2. Seyfullah FIRAT

  3. Zalimlerin savaşı
Seyfullah FIRAT

Seyfullah FIRAT

Yazarın Tüm Yazıları >

Zalimlerin savaşı

A+A-

Zalimlerin savaşı diyorum. Çünkü bu savaşta masum olan taraf yok. İnsanlık tarihi mazlumla zalimlerin savaşlarından ibaret olduğu kadar aynı zamanda zalimlerin kendi aralarındaki savaşlarına da şahit olmuştur.

Türk milliyetçileri insanlık tarihi milletler arası savaşlardan ibarettir iddiasıyla yola çıkarken bazı köhnemiş beyinler bu iddiaya karşı çıkarak ‘dinler arası savaşları yok mu sayıyorsunuz?’ diye çamur atmaya başlarlar.

Türk milliyetçileri milletler arası savaşlar tezini savunurken ve iddia ederken, dinler ve uygarlıklar arası sürtüşmeleri inkar etmiş olmuyorlar ki zaten. Türk milliyetçileri din ve kültürü milleti millet yapan değerlerin mihenk taşı olarak kabul ettiğinden dolayı bu ayrıntılara yenik düşmeden olaya çok daha geniş bir açıdan yaklaşmayı stratejik bir gereklilik olarak sayarlar.

Bugün Küreselleşme çağı diye insanlığa yutturulmaya çalışılan ve bizim de Firavunlar çağı diye adlandırdığımız günümüzde cereyan eden savaşlara bakarken perdenin önünde her ne kadar ekonomik kapkaççılık görüntüye çıkmış olsa da, perdenin arkasında tarihten gelen ve dini, kültürel, ekonomik veya stratejik sebeplerden kaynaklanan husumet duygularının varlığı da inkâr edilemez.

Soğuk savaş sonrasında tek başlı dünya aldatmacası gölgesinde hak ve hakkaniyetin emperyalist amaçların önüne geçeceğini düşünenler ne yazık ki yanılmışlardır. Demek ki dünya bazı zavallıların sandığı gibi tek kutuplu dünya değilmiş; çok kutuplu dünyaya doğru hazırlık yapmaktaymış.

Dünyayı dilediği veya çıkarlarının ön gördüğü şekilde yeniden dizayn etmeyi düşleyen ABD ve yandaşları son Gürcistan olayıyla dünyanın kendilerinden ibaret olmadığını anlamış oldular.

Rusya’nın Gürcistan’a haddini bildirmesine misilleme olarak ABD Polonya’ya füze savunma sistemi kurma anlaşmasını acele bir şekilde imzalamaları karşısında Rusya hemen karşı harekete geçmiş ve İngiliz Sunday Times gazetesinin iddiasına göre Rusya, Polona ile Litvanya arasında yer alan Kaliningrat limanında demirlemiş bulunan Baltık filosuna nükleer başlık yüklemeye başlamıştır.

Washington’un NATO temsilcisi Kurt Valker her ne kadar demeçleri ile Rusya’nın bu tavrını yerse de Rusya artık başını kaldırmış bir kobra yılanı gibidir. Şimdi bütün dünya şaşkındır. Amerika artık yeryüzünde tek imparatorluk değildir.

Rusya eski Rusya değildir. Amerikan Emperyalizmine ve ikiyüzlü kapkaççılığına karşı gelişmiş haklı tepkilerin sempatiye dönüşerek yansıdığı bir Rusya var bugün. Rusya ile ABD adeta rollerini değişmişlerdir. Rusya bugün mazlum milletlerin sığınacağı liman gibidir.

Rusya hiçbir zaman insanlığın sığınabileceği bir güven denizi olmamıştır ve olmayacaktır da. Son durum öyle görülüyor ki, Gürcistan olayı ile başlayan Rus ve Amerikan restleşmesi iki zalimin veya birden çok zalimlerin arasında cereyan edecek bir savaşın işaret fişeklerini andırmaktadır.

İleriki günlerde Hazar havzası üzerindeki çıkar kavgasının kızışacağını görür gibiyim. Irak’ta ateş her yanı sarmış ve İran’da bir şeylerin kundaklanmasına çalışılırken şimdi de Hazar havzasının karışması insanlık adına pek hayra alamet şeyler değildir. İnşallah Türkiye olarak biz bölgemizde cereyan edecek büyük bir kargaşaya karşı yeterince hazırlıklı durumdayız.

Tarih bugüne kadar birçok kere zalimlerle mazlumların savaşına sahne olmuştur. Belki önümüzdeki günlerde zalimlerin kendi aralarında cereyan edecek ve insanlığın yeniden rotasını bulmasına sebep teşkil edebilecek kaçınılamaz bir gerçeği daha yaşayacağız.

Ben öyle inanıyorum ki, her şeyin mutlak sahibi o dilemeden yaprak dahi yerinden kıpırdayamaz. O ne isterse ve ne dilerse o olur. Bu gezegen zaten yeterince ihtiyarladı. Belki yeni çehrelerle tanışmaya özlemi var. Hayırlısı olur inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız
2 Yorum
  • Seyfullah FIRAT / 21 Ağustos 2008 Perşembe 02:33

    Sayın Recep İzci beyefendi, yorumunuz için teşekkür etmek isterim.
    Sizlerde takdır edersiniz ki savaşan tarafların en güçlü silahları savaş yöntem ve taktikleridir. Bizlerde yazı yazarken veya başka işlerle meşgul olurken bir nevi savaş içerisindeyiz. Bu savaşı kazanabilmemiz için millet olarak sahneye çıkmaktan başka bir çare kalmadı sanırım. Bizde bu inancımız doğrultusunda düşüncelerimizi okuyucularla paylaştık. Sizlerde çok iyi bilirsiniz ki, her doğru her zaman zafer getirmez.
    Biz eğer bu alemde biz olarak kalacak isek, mutlaka ama mutlaka gelecekte dinler arası bir savaşa hazır olmalıyız. Öyleyse şimdiden milletçe gönül şarşörlerimizi mutlaka doldurmak durumundayız. Daygı ve dualarımla.

    Yanıtla (0) (0)
  • Recep izci / 20 Ağustos 2008 Çarşamba 21:32

    Sayın Fırat,kavgaların kategorize edilmesi aslında marksist geleneğin dayandağı sınıfsal diyalektiğin bir yaklaşımı.Ancak kimin kimden neyi aldığına bakmadan olayı anlamaya çalışırsak,milliyetçiliğin temel düşüncelerinden birinin yeryüzü kavgasının milletler arası bir kavga olduğu iddiası hiçte yeterli bir tez değil.Milletlerde kendi içinde kavga ederler.O kadar ki bu kardeş kavgası bile olabilir.Buna Türk tarihi bolca şahittir.Yeryüzündeki (HİÇ BİTMEYEN VE BİTMEYECEK OLAN)kavga,bir egemenlik kavgasıdır.Herşeye egemen olmak isteyen insan"öteki"gördüğü "en yakın"ına bile egemen olmak istemektedir.Egemenliğin tahteravallisi ise "iktidar"dır.Ne "kavga"yı sınıfların mücadelesine dayayayn marksizim,ne kavgayı dinlerin kavgası gören teokrasizm,ne kavgayı milletlerin kavgası gören(kaba)faşizm kavgaların odağını belirlemeye yeterli değil.Habil'le ,kabil'in kavgası,hak'la batılın kavgası,şeytanla rahman'ın kavgası,iyiyle kötünün kavgası vs..aslında hepsi karşıtlığın kavgasıdırlar.İnsan nekadar şeytanlaşıyorsa egemenliğine yani iktidarına o kadar şeytansı bir görüntüyü hakim kılıyor.Ya da tam bunun tersi.O nedenle kutsal metinler yada onlara karşı çıkanların temel hareket noktsaı insandır.İnsandır eksen olan..Şimdi işe şuradan başlamak gerek..Nasıl bir insan?Nasıl bir ırk değil!İnsan modelimiz yaratacağımız toplumunda nüvesidir.O nedenle işe insandan başlamak gerek.Sonuçta kavga,egemenliği (doğası gereği)kullananmayı hep arzulayan gücün,o'nu ne adına kullanacağının kavgasıdır.İnsan eğer yeryüzünün halifesi olmaya adaysa,bir zulüm düzeni kurmaktan kaçınmak isteyecektir ancak,egemenlik şeytanın elindeyse zaten ondan rahmani bir şey beklemekte hayalperestliktir..Ne demiş şair diriliş şiirinde"Bunlar diriliş erleri,erenleri pirleridir..Kucaklarına dünya kesilmiş bir baş gibi devrilir."..Sağlıcakla kalın..

    Yanıtla (0) (0)